With your connections, you should be able to find a job for Tom.
- Bağlantıların ile, Tom için bir iş bulabilmelisin.
He has no connection with this affair.
- Onun bu işle ile hiçbir bağlantısı yoktur.
A chain is made up of many links.
- Bir zincir birçok bağlantıdan oluşur.
The events were closely linked.
- Olaylar yakından bağlantılı idi.
There is a strong bond between the brothers.
- Erkek kardeşler arasında güçlü bir bağ vardır.
You can't destroy the precious bond between mother and child.
- Anne ve çocuk arasındaki değerli bağları yok edemezsiniz.
I can't tie a very good knot.
- Ben çok iyi bir fiyonk bağlayamam.
That child could barely manage to tie his shoes.
- O çocuk ayakkabılarını güçlükle bağlayabildi.
Your daughter is a drug addict.
- Senin kızın bir uyuşturucu bağımlısı.
I shall win the king's daughter! they both cried.
- Kralın kızını kazanmalıyım! diye bağırdı ikisi de.
He bound the package with a string.
- O paketi bir iple bağladı.
Mother tied up three pencils with a piece of string.
- Annem bir parça ip ile üç kurşun kalemi bağladı.
Tom knotted the rope securely.
- Tom ipi güvenli bir biçimde bağladı.
Check all the loose knots and fasten them tight.
- Tüm gevşek düğümleri kontrol edin ve onları sıkı bağlayın.
A developing embryo connects to the placenta via the umbilical cord.
- Gelişmekte olan bir embriyo, göbek kordonu yoluyla plasentaya bağlanır.
He connected the cord to the machine.
- O, kordonu makineye bağladı.
All living things are connected in one chain of being.
- Tüm canlılar varlığın tek zincirine bağlıdırlar.
A chain is made up of many links.
- Bir zincir birçok bağlantıdan oluşur.
Tom tied his shoe laces.
- Tom ayakkabı bağlarını bağladı.
Excuse me, your laces are untied.
- Affedersiniz, bağcıklarınız çözülmüş.
He comes into contact with all kinds of people.
- Her türlü insanla bağlantı kurar.
Even though we were supposed to meet at 10, I've had no contact with them. I wonder if they've had an accident.
- Saat onda buluşmamız gerekiyorken, onlarla bağlantı kuramadım. Onların kaza geçirip geçirmediğini merak ediyorum.
Tatoeba is really multilingual. All the languages are interconnected.
- Tatoeba gerçekten çok dilli. Bütün diller birbirine bağlıdır.
Everything is interconnected.
- Her şey birbirine bağlıdır.
Have you ever thought about donating your organs after you die?
- Öldükten sonra hiç organlarınızı bağışlamayı düşündünüz mü?
She thought that she could become economically independent from her parents if she went to college.
- Eğer üniversiteye gidebilirse ebeveynlerinden ekonomik olarak bağımsız olabileceğini düşündü.
Would you like to exchange links?
- Bağlantıları değiştirmek ister misin?
This is like fighting someone with one arm tied behind your back.
- Bu, elinin biri arkanda bağlıyken biriyle dövüşmek gibidir.
Sami used a ligature to strangle Layla.
- Sami, Leyla'yı boğmak için bir bağlama ipi kullandı.
Tendons and ligaments are more fragile than you might think.
- Tendonlar ve bağlar düşündüğünüzden daha kırılgandır.
I tore a ligament in my knee and had to have surgery.
- Dizimde bir bağ yırttım ve ameliyat olmak zorundaydım.
Push buttons are a practical fastener for children's clothes.
- İtmeli düğmeler, çocuk kıyafetleri için pratik bir bağlayıcıdır.
Health is the greatest gift; satisfaction the greatest wealth; fidelity the greatest relation.
- En büyük nimet sağlık, en büyük zenginlik kanaat, en büyük bağ da vefadır.
It's not legally binding.
- O yasal olarak bağlayıcı değil.
This agreement is binding on all parties.
- Bu anlaşma tüm tarafları bağlıyor.
Whether you will succeed or not depends on your efforts.
- Başarılı olup olmayacağın çabalarına bağlıdır.
Your success depends on whether you pass the STEP examination or not.
- Sizin başarınız STEP sınavını geçip geçmemenize bağlıdır.
We were cut off while talking on the telephone.
- Biz telefonda konuşurken bağlantı kesildi.
Fasten your seat belt while driving.
- Araba sürerken emniyet kemerini bağla.
Mary tied the horses to the hitching post.
- Mary atları bağlama direğine bağladı.
Tom tied his horse to the hitching post.
- Tom atını bağlama direğine bağladı.
Fasten your seat belt when you drive.
- Araba kullanırken emniyet kemerinizi bağlayın.
Please fasten your seat belt.
- Lütfen emniyet kemerinizi bağlayın.
On Children's Day, more than 50 bicycles were donated.
- Çocuklar Günü'nde 50'den fazla bisiklet bağışlandı.
Thank you very much for your generous donation.
- Cömert bağışın için çok teşekkür ederim.