She began to grumble and then to weep.
- Söylenmeye ve ardından ağlamaya başladı.
He did nothing but weep when he heard of his mother's death.
- Annesinin ölümünü duyduğunda ağlamaktan başka bir şey yapmadı.
The baby stopped crying.
- Bebek ağlamayı kesti.
The girl did nothing but cry.
- Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.
I could not stop myself from crying aloud.
- Yüksek sesle ağlamaktan kendimi alamadım.
The baby stopped crying.
- Bebek ağlamayı kesti.
We were eating while weeping.
- Ağlarken yemek yiyorduk.
In the amusement park Mary found a boy on his own weeping, and spoke to him gently. Hey, sonny, what is it? Are you lost? Would you like me to take you to the Lost Children Department?
- Eğlence parkında kendi kendine ağlayan bir erkek çocuk buldu, ve onunla kibarca konuştu. Hey, evlat, Sorun nedir? Kayboldun mu? Seni kayıp çocuklar bölümüne götürmemi ister misin?
He wept over his daughter's death.
- Kızının ölümü üzerine ağladı.
She wept over her son's death.
- Oğlunun ölümü üzerine ağladı.
I know that you still cry for me sometimes.
- Ara sıra hâlâ benim için ağladığını biliyorum.
John says when he dies he doesn't want anyone to cry for him.
- John öldüğü zaman hiç kimsenin onun için ağlamasını istemediğini söylüyor.
The girl did nothing but cry.
- Kız ağlamaktan başka bir şey yapmadı.
She does nothing but cry.
- O, ağlamaktan başka bir şey yapmaz.
The profane language used on network television makes many parents with young children not want to subscribe to cable.
- Ağ televizyonda kullanılan saygısız dil küçük çocuklu ebeveynlerin kabloluya abone olmayı istememelerine sebep oluyor.
There may be thieves, fakers, perverts or killers in social networks. For your security, you shouldn't believe them.
- Sosyal ağlarda hırsızlar, sahteciler, sapıklar veya katiller olabilir. Güvenliğiniz için, onlara inanmamalısınız.
I like social networking web sites.
- Sosyal ağ sitelerini severim.
You mustn't swallow unreliable information that's on the Web.
- İnternet ağındaki güvenilmez bilgilere inanmamalısın.
My mother did nothing but weep.
- Annem, ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.
The poor little girl did nothing but weep.
- Zavallı küçük kız ağlamaktan başka bir şey yapmadı.
There may be a killer who looks harmless in any social network.
- Sosyal ağlarda zararsız bir kişi gibi görünen bir katil olabilir.
Hackers find new ways of infiltrating private or public networks.
- Hackerlar, özel ya da kamuya açık ağlara gizlice girmek için yeni yollar arıyorlar.
Have you ever seen a spider spinning its web?
- Hiç ağını ören bir örümcek gördün mü?
This type of spider doesn't weave a web.
- Bu türde örümcekler ağ örmezler.
Tom is gritting his teeth in obvious pain.
- Tom ağrıyan dişlerini gıcırdatıyor.
The tree's root system stretches over thirty meters.
- Ağacın kök sistemi otuz metre boyunca uzanır.
Our company has a well organized system of 200 sales offices, located all over Japan.
- Şirketimiz, tüm Japonya'da konuşlanan, iyi organize edilmiş 200 satış ofisi ağına sahiptir.
Laws are like cobwebs, which may catch small flies, but let wasps and hornets break through.
- Yasalar örümcek ağı gibidir, küçük sinekleri yakalayabilirler fakat yaban arısı ve eşek arılarının geçmesine izin verirler.
There is a big cobweb in the corner.
- Köşede büyük bir örümcek ağı var.