Tom wanted Mary to sign a prenuptial agreement.
- Tom Mary'nin evlilik öncesi anlaşmayı imzalamasını istedi.
The pre-Islamic Arabs were nomads.
- İslam öncesi Araplar göçebeydiler.
It was the calm before the storm.
- Fırtına öncesi sessizlikti.
Premarital sex? Yes, Tom. It means sex before marriage.
- Evlilik öncesi seks mi? Evet, Tom. Bu evlilik öncesi seks anlamına gelir.
I saw her somewhere two years ago.
- Onu ben iki yıl önce bir yerde gördüm.
Marilyn Monroe died 33 years ago.
- Marilyn Monroe, 33 yıl önce öldü.
One is judged by one's speech first of all.
- Bir insan her şeyden önce konuşması ile değerlendirilir.
One will be judged by one's appearance first of all.
- Bir insan her şeyden önce görünümü ile değerlendirilecektir.
I want to see you before you go.
- Sen gitmeden önce seni görmek istiyorum.
Before going to study in Paris, I must brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
Firstly, we mustn't be selfish.
- Her şeyden önce bencil olmamalıyız.
Firstly, happiness is related to money.
- Öncelikle, mutluluk para ile ilgilidir.
The conquest of İstanbul antedates the discovery of America.
- İstanbul'un fethi, Amerika'nın keşfinden önce gelir.
Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof.
- Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.
He bought the pre-cut pork loin.
- O önceden kesilmiş domuz filetosu aldı.
The pre-Islamic Arabs were nomads.
- İslam öncesi Araplar göçebeydiler.
I know better than to climb mountains in winter without making all necessary preparations beforehand.
- Önceden gerekli tüm hazırlıkları yapmadan kışın dağlara tırmanmamam gerektiğini biliyorum.
We prepared snacks beforehand.
- Biz önceden aperatifleri hazırladık.
To start with, I must thank you for your help.
- Öncelikle yardımınız için size teşekkür etmeliyim.
To start with, who is that man?
- Her şeyden önce, o adam kim?
For one thing, I'm penniless; for another, I don't have the time.
- Öncelikle, beş parasızım, ayrıca, zamanım yok.
For one thing he is lazy, for another he drinks.
- Öncelikle o tembeldir, diğer taraftan içki içer.
At first, I mistook him for your brother.
- Önce onu erkek kardeşinle karıştırdım.
At first the job looked good to Tom, but later it became tiresome.
- Önceleri iş, Tom'a iyi göründü fakat daha sonra iş yorucu oldu.
Tell Tom it's a priority.
- Tom'a bunun bir öncelik olduğunu söyle.
Tell her it's a priority.
- Ona bunun bir öncelik olduğunu söyle.
Above all, I want to be healthy.
- Her şeyden önce sağlıklı olmak istiyorum.
Above all, be patient.
- Her şeyden önce, sabırlı olun.
Can you give us a preview?
- Bize gala öncesi özel gösterim verir misiniz?
How do you know if your child is ready for preschool?
- Çocuğunuzun okul öncesi eğitim için hazır olup olmadığını nasıl bilirsiniz?
Admission is free for preschool children.
- Okul öncesi çocuklar için giriş ücretsizdir.
I love old prewar gangster movies.
- Ben eski savaş öncesi gangster filmlerini seviyorum.
This building was erected 300 years ago.
- Bu yapı 300 yıl önce dikildi.
This building was erected 300 years ago.
- Bu bina 300 yıl önce inşa edildi.
Freshness is our top priority.
- Tazelik bizim önceliğimizdir.
Being less urgent, this plan is lower in priority.
- Plan öncelik ve aciliyeti düşürmektedir.
Tom doesn't always get up early, but he always gets up before Mary does.
- Tom her zaman erken kalkmaz fakat her zaman Mary'den önce kalkar.
I want to make sure I get to the station early enough to buy a newspaper before getting on the train.
- Trene binmeden önce bir gazete almak için istasyona yeterince erken varacağımdan emin olmak istiyorum.
Check the enemy's progress before they reach the town.
- Düşman kasabaya ulaşmadan önce, onların ilerlemesini durdurun.
The student has already solved all the problems.
- Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.
Prior to your arrival, he left for London.
- Senin varışından önce, o, Londra'ya gitti.
It happened prior to my arrival.
- O, ben varmadan önce oldu.
She finished her work an hour in advance.
- O, işini bir saat önce bitirdi.
You may as well say it to him in advance.
- Siz de ona önceden diyebilirsiniz.
Let's go back before it begins to rain.
- Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
By the time you came back, I'd already left.
- Sen gelmeden önce ben zaten çıkmıştım.
Complete the following form to know who you could have been in a previous life.
- Önceki hayatınızda kim olabileceğinizi öğrenmek için aşağıdaki formu doldurunuz.
Has your neck thickened during the previous year?
- Boynun bir önceki yılda kalınlaştı mı?