Admission is free for preschool children.
- Okul öncesi çocuklar için giriş ücretsizdir.
The ice has fossilised many prehistoric animals.
- Buz birçok tarih öncesi hayvanlar fosilleştirdi.
Tom was nervous before the race.
- Tom yarış öncesi gergindi.
Premarital sex? Yes, Tom. It means sex before marriage.
- Evlilik öncesi seks mi? Evet, Tom. Bu evlilik öncesi seks anlamına gelir.
A long time ago, there was a bridge here.
- Uzun zaman önce, burada bir köprü vardı.
There was a castle here many years ago.
- Yıllar önce orada bir kale vardı.
Tom divorced his first wife more than fifteen years ago.
- Tom on beş yıldan daha önce ilk eşinden boşandı.
We'll go to Hong Kong first, and then we'll go to Singapore.
- Önce Hong Kong'a gideceğiz ve sonra Singapura gideceğiz.
Before going to study in Paris, I must brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
I want to see you before you go.
- Sen gitmeden önce seni görmek istiyorum.
Firstly, happiness is related to money.
- Öncelikle, mutluluk para ile ilgilidir.
Firstly, we mustn't be selfish.
- Her şeyden önce bencil olmamalıyız.
The conquest of İstanbul antedates the discovery of America.
- İstanbul'un fethi, Amerika'nın keşfinden önce gelir.
Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof.
- Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.
He bought the pre-cut pork loin.
- O önceden kesilmiş domuz filetosu aldı.
What's your pre-tax income?
- Senin vergi öncesi gelirin nedir?
I know better than to climb mountains in winter without making all necessary preparations beforehand.
- Önceden tüm hazırlıkları yapmadan kışın dağlara tırmanacak kadar aptal değilim.
I know better than to climb mountains in winter without making all necessary preparations beforehand.
- Önceden gerekli tüm hazırlıkları yapmadan kışın dağlara tırmanmamam gerektiğini biliyorum.
To start with, I must thank you for your help.
- Öncelikle yardımınız için size teşekkür etmeliyim.
To start with, who is that man?
- Her şeyden önce, o adam kim?
For one thing, I'm penniless; for another, I don't have the time.
- Öncelikle, beş parasızım, ayrıca, zamanım yok.
For one thing he is lazy, for another he drinks.
- Öncelikle o tembeldir, diğer taraftan içki içer.
At first, I mistook him for your brother.
- Önce onu erkek kardeşinle karıştırdım.
At first I thought I liked the plan, but on second thought I decided to oppose it.
- Önce plandan hoşlandığımı düşündüm fakat ikinci düşünüşümde ona karşı çıkmaya karar verdim.
Tell him it's a priority.
- Ona bunun bir öncelik olduğunu söyle.
Tell Tom it's a priority.
- Tom'a bunun bir öncelik olduğunu söyle.
They want, above all things, to live in peace.
- Onlar, her şeyden önce, barış içinde yaşamak istiyor.
Television shows violence, which influences, above all, younger people.
- Televizyon şiddet gösteriyor, her şeyden önce daha genç insanları etkiler.
Can you give us a preview?
- Bize gala öncesi özel gösterim verir misiniz?
How do you know if your child is ready for preschool?
- Çocuğunuzun okul öncesi eğitim için hazır olup olmadığını nasıl bilirsiniz?
Admission is free for preschool children.
- Okul öncesi çocuklar için giriş ücretsizdir.
I love old prewar gangster movies.
- Ben eski savaş öncesi gangster filmlerini seviyorum.
This building was erected 300 years ago.
- Bu yapı 300 yıl önce dikildi.
This building was erected 300 years ago.
- Bu bina 300 yıl önce inşa edildi.
Being less urgent, this plan is lower in priority.
- Plan öncelik ve aciliyeti düşürmektedir.
Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
- Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
Tom doesn't always get up early, but he always gets up before Mary does.
- Tom her zaman erken kalkmaz fakat her zaman Mary'den önce kalkar.
In the first place it's necessary for you to get up early.
- Öncelikle erken kalkman gerekiyor.
Check the enemy's progress before they reach the town.
- Düşman kasabaya ulaşmadan önce, onların ilerlemesini durdurun.
The student has already solved all the problems.
- Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.
It happened prior to my arrival.
- O, ben varmadan önce oldu.
Prior to your arrival, he left for London.
- Senin varışından önce, o, Londra'ya gitti.
You may as well say it to him in advance.
- Siz de ona önceden söyleyebilirsiniz.
She finished her work an hour in advance.
- O, işini bir saat önce bitirdi.
He came back before eight.
- Sekizden önce geri döndü.
I've got to take my library books back before January 25th.
- 25 Ocaktan önce kütüphane kitaplarımı geri götürmek zorundayım.
Has your neck thickened during the previous year?
- Boynun bir önceki yılda kalınlaştı mı?
It would be to your advantage to prepare questions in advance.
- Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.