Mary smoothed down her skirt.
- Meryem eteğini düzeltti.
I think that will go smoothly.
- Bunun düzgünce gideceğini düşünüyorum.
I'm just a plain old office worker.
- Ben sadece düz eski bir ofis çalışanıyım.
Ms. Yamada translated the fascinating fairy tale into plain Japanese.
- Bayan Yamada büyüleyici Japon masalını düz Japoncaya çevirdi.
Lidia has blonde straight hair.
- Lidia'nın sarı düz saçları var.
Go straight up the street for about 100 meters, and you will get to the junction of three roads.
- Caddede yaklaşık 100 metre kadar düz gidin, ve üç yollu kavşağa varırsınız.
This child believes that the earth is flat.
- Bu çocuk dünyanın düz olduğuna inanmaktadır.
He gave me a flat answer.
- O bana düz bir cevap verdi.
Her birthday party will be held tomorrow evening.
- Onun doğum günü partisi yarın akşam düzenlenilecek.
Tom organized the event.
- Tom etkinliği düzenledi.
This year too there are many regular concerts for amateur musicians being held.
- Bu yıl da, amatör müzisyenler için düzenlenen çok sayıda düzenli konserler var.
Does the error occur regularly or sporadically? Is the error reproducible?
- Hata düzenli olarak mı yoksa ara sıra mı meydana geliyor? Hata yeniden üretilebilir mi?
Go along this street and turn right at the bank.
- Bu sokaktan düz git ve bankadan sağa dön.
I can't think straight right now.
- Şu anda düzgün düşünemiyorum.
Her acting is on the level of a professional.
- Onun oyunculuğu profesyonel düzeydedir.
I'm going to raise my English level.
- İngilizce düzeyimi yükselteceğim.
Go straight on, and you will find the store.
- Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.
We were arguing on different planes to the last.
- Biz farklı düzlemler üzerinde tartışıyorduk.
She lives on another plane of existence.
- O, başka bir varlık düzleminde yaşıyor.
The toilet doesn't flush properly.
- Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.
Form a straight line!
- Düz bir sıra oluşturun.
Where are the plates arranged?
- Plakalar nerede düzenlenmiş?
He set the table with cups, saucers, plates and chargers.
- O, masayı fincanlarla, çay bardağı tabaklarıyla, tabaklarla ve büyük düz tabaklarla donattı.