O, oyunu mutlaka kazanacak.
- He is certain to win the game.
İstasyonda güvenilir bir beyefendiyle karşılaştım.
- I met a certain gentleman at the station.
Niyetlerinizin güvenilir olduğuna eminim.
- I'm certain that your intentions are honorable.
Belirli bir ölçüde ona güvenebilirim.
- I can trust him to a certain extent.
Bu kitap belirli bir değere sahiptir.
- This book has a certain value.
Tom, Mary'nin onun büyükbabasının altın saatini çaldığından oldukça emindi.
- Tom was reasonably certain that Mary had stolen his grandfather's gold watch.
Tom kesinlikle kendinden emin görünüyor.
- Tom certainly looks confident.
Gölde kesinlikle yüzebilirsin fakat öyle yapmanın anlamı yok.
- You can certainly swim in the lake, but there is no sense in doing so.
Buraya ne zaman geldiği kesin değil.
- It is not certain when he came here.
Sami, Leyla'nın ölümü için kimin sorumlu olduğunu bildiğinden emindi.
- Sami was certain he knew who was responsible for Layla's death.
Bu maçı kimin kazanacağı hala belli değil.
- It's still not certain who's going to win this match.
Bazı çevreler aynı şeyi ısrarla söyleyip duruyorlar.
- Certain circles keep saying the same thing insistently.
Bazı gıdaların fiyatları haftadan haftaya değişmektedir.
- The prices of certain foods vary from week to week.
Bizim sınıfta belli bir çocuktan etkileniyorum.
- I am attracted to a certain boy in my class.
Tom takdir edeceğin belli niteliklere sahip.
- Tom has certain qualities you'll appreciate.
Tom kesinlikle takımındaki herhangi biri kadar çok çalışıyor.
- Tom certainly works as hard as anyone else on his team.
Herhangi bir kış gününde ona rastladım.
- I met her on a certain winter day.
Muayyen dillere çevirisi anlamsız olan cümleler vardır ve bu yüzden, sakınılması gerekir.
- There are sentences whose translation into certain languages is senseless and, therefore, should be avoided.
Konserin saat kaçta başladığını Tom'un bildiğinden emin olmak zorundayım.
- I have to make certain Tom knows what time the concert starts.
Hiç hata yapmadığımızdan emin olmak için iki kez kontrol ettim.
- I checked twice to make certain we hadn't made any mistakes.
Tom nereye gitmesi gerektiğini kesin olarak bilmiyordu.
- Tom didn't know for certain where he should go.
Ben onun ne zaman geleceğini kesin olarak bilmiyorum.
- I don't know for certain when he will come.
I was certain of my decision.
Certain people are good at playing (contract) bridge.
Tom certainly is an odd kid.
- Tom certainly is a strange kid.
Tom certainly is a strange kid.
- Tom certainly is an odd kid.
For certain.