We can't let these greedy bastards take what is ours.
- Bu açgözlü piçlerin bizimkileri almalarına izin veremeyiz.
Their apples aren't as good as ours.
- Onların elmaları bizimkiler kadar iyi değil.
We enjoyed ourselves at the seaside all day.
- Biz bütün gün deniz kenarında eğlendik.
We agreed among ourselves.
- Biz kendi aramızda anlaştık.
Their lifestyle is different from ours.
- Onların yaşam biçimi bizimkinden farklı.
We often hear it said that ours is essentially a tragic age.
- Biz genellikle, bizimkinin aslında trajik bir çağ olduğunun söylenildiğini duyuyoruz.
You have our permission to include our software on condition that you send us a copy of the final product.
- Nihayi ürünün bir kopyasını göndermek şartıyla bizim yazılımı dahil etmeniz için iznimiz var.
We consumers must buy more domestic products.
- Biz tüketiciler daha fazla yerli ürün tüketmeliyiz.