Tom certainly looks like he wants to start a fight.
 - Tom kesinlikle bir döğüşü başlatmak istiyor gibi görünüyor.
We'll attempt to start the class soon.
 - Yakında sınıfı başlatmak için çalışacağız.
I go into the store, and who do I see? An American friend, who immediately begins to tell me what has been going on with him since we last met.
 - Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı.
School begins at nine and is over at six.
 - Okul dokuzda başlar ve altıda biter.
Next month it'll be five years since he began playing the violin.
 - Önümüzdeki ay keman çalmaya başlayalı beş yıl olacak.
He began his meal by drinking half a glass of ale.
 - Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
Tom abandoned his car that had run out of gasoline and started walking.
 - Tom benzini biten arabasını terk etti ve yürümeye başladı.
The dog began to run.
 - Köpek koşmaya başladı.
The general decided to launch an offensive against the enemy camp.
 - General düşman kampına karşı bir saldırı başlatmaya karar verdi.
They decided to launch a major attack.
 - Büyük bir saldırı başlatmaya karar verdiler.
At the beginning it'll be tough, but everything's tough at the beginning.
 - O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.
Birth is, in a manner, the beginning of death.
 - Doğum,bir şekilde,ölümün başlangıcıdır.
My memory of her has begun to recede.
 - Onunla ilgili anılarım azalmaya başladı.
The journey has just begun.
 - Yolculuk henüz başladı.
Now I must go about my work.
 - Şimdi işime başlamalıyım.
The student center is a good place to strike up conversations.
 - Öğrenci merkezi konuşmalara başlamak için iyi bir yer.
I must set about that work without delay.
 - Gecikmeden o işe başlamalıyım.
She had no idea how to set about her work.
 - İşine nasıl başlayacağı konusunda bir fikri yoktu.
Now let's get down to work.
 - Şimdi çalışmaya başlayalım.
It's time to work now. Let's get down to business.
 - Şimdi çalışma vakti. İşe başlayalım.
Tom's trial commenced three days later.
 - Tom'un davası üç gün sonra başladı.
Direct flights between New York and Tokyo commenced recently.
 - New York ve Tokyo arasında doğrudan uçuşlar son zamanlarda başlamıştır.
There's nothing better than a good cup of coffee to start off the day.
 - Güne başlamak için güzel bir fincan kahveden daha iyi bir şey yoktur.
I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
 - Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.
Tom certainly looks like he wants to start a fight.
 - Tom kesinlikle bir döğüşü başlatmak istiyor gibi görünüyor.
We'll attempt to start the class soon.
 - Yakında sınıfı başlatmak için çalışacağız.