Tom yalan söylemekten hiçbir vicdan azabı çekmiyordu.
- Tom had no qualms about lying.
Tom Mary'yi açık açık yalan söylemekle suçladı.
- Tom accused Mary of lying through her teeth.
O, bir süre uzanıyordu.
- He was lying down for a while.
Tom yatakta hasta uzanıyor.
- Tom is lying ill in bed.
Bütün gün yatakta yatmaktan usandım.
- I got tired of lying in bed all day.
Çimde yatan vahşi hayvanları görebiliriz.
- We can see wild animals lying in the grass.
Tom sokakta yatan bir sarhoşu fark etti.
- Tom noticed a drunk lying in the street.
Kyoko, çimde uzanmaktadır.
- Kyoko is lying on the grass.
Uzanmadığını biliyorum.
- I know you're not lying.
Yalan söylemek yanlıştır.
- It is wrong to tell a lie.
Yalan söylemek yanlıştır.
- To tell a lie is wrong.
Ebeveynler çocuklarına yalan söylemenin yanlış bir şey olduğunu öğretirler.
- Parents teach their children that it's wrong to lie.
O, yalan söylediğini itiraf etti.
- He made an admission that he had lied.
Birkaç dakika uzanmak istiyorum.
- I want to lie down for a few minutes.
Tom bütün gün yatakta uzanmaktan başka bir şey yapmadı.
- Tom did nothing but lie in bed all day.
İşte sorun burada yatmaktadır.
- That's where the problem lies.
Ben yatmak istiyorum.
- I'd like to lie down.
O, kızını baygın halde kaldırımda yatarken gördü.
- She saw her daughter lying on the sidewalk, unconscious.
Uyandığında kendini hastanede bir yatakta yatarken buldu.
- He awoke to find himself lying on the bed in the hospital.
Konumunu yitirdi çünkü yalan söylemekten kaçınmıştı.
- He lost his position just because he refused to tell a lie.
Yalan söylemek çok kötü bir alışkanlıktır.
- Telling lies is a very bad habit.
Yalan söylemek iyi değildir.
- It is not good to tell a lie.
Ne diye sana yalan söylemek durumunda kalayım ki?
- What reason could I possibly have to lie to you?
Ayılar uyuduğunda ya da uzandığında onların duruşları ısıdan kurtulmak ya da onu korumak isteyip istemediklerine bağlıdır.
- When bears sleep or lie down, their postures depend on whether they want to get rid of heat or conserve it.
Şehir Londra'nın doğusuna uzanmaktadır.
- The city lies east of London.
Köpeğim sık sık çimene uzanır.
- My dog often lies on the grass.
Şehir bir dağın eteğinde yer almaktadır.
- This city lies at the base of a mountain.
Alman Alpleri'nde ağaçların bittiği yer yaklaşık 1800 metre yükseklikte yer almaktadır.
- The treeline in the German alps lies at an elevation of about 1800 meters.
Without shutting herself up from her family ... or lying awake the whole night to indulge meditation, Elinor found every day afforded her leisure enough to think of Edward... The Free Library.
from our first knowing each other, which was soon after my lying-in, we were almost inseparable companions.
Our uninquiring corpses lie more low / Than our life's curiosity doth go.
I don't know what they expect, but I am certainly not going to take this lying down.
... always -- like, just the other night, last night, I was lying ...
... through my keyboard using a software keylogger, I need to know that the OS isn't lying when ...