yalan söyleme

listen to the pronunciation of yalan söyleme
التركية - الإنجليزية
(Askeri) deceive
lying

Jack said he had never told a lie, but he was lying. - Jack asla yalan söylemediğini söyledi fakat yalan söylüyordu.

Tom accused Mary of lying through her teeth. - Tom Mary'yi açık açık yalan söylemekle suçladı.

{i} lie

Parents teach their children that it's wrong to lie. - Ebeveynler çocuklarına yalan söylemenin yanlış bir şey olduğunu öğretirler.

Telling lies is a very bad habit. - Yalan söylemek çok kötü bir alışkanlıktır.

{i} falsehood
{i} fibbing
yalan söylemek
{f} lie

To tell a lie is wrong. - Yalan söylemek yanlıştır.

It is not good to tell a lie. - Yalan söylemek iyi değildir.

yalan söylemek
to lie, to tell lies
yalan söylemek
{f} fabricate
yalan söylemek
deceive
yalan söylemek
knock about
yalan söylemek
declare untrue
yalan söylemek
tell lies
yalan söyle
tell a lie

It is wrong to tell a lie. - Yalan söylemek yanlıştır.

To tell a lie is wrong. - Yalan söylemek yanlıştır.

yalan söyle
knock about
yalan söyle
declare untrue
yalan söyle
tell a fib
yalan söyle
{f} fib
yalan söylemek
perjure
Yalan söylemek
(deyim) spin a lie
yalan söyle
lie
yalan söyle
fibbing
yalan söylemek
to tell lies
yalan söylemek
tell lie
yalan söylemek
to tell a lie
yalan söylemek
tell a fib
yalan söylemek
fib
yalan söylemek
prevaricate
yalan söylemek
tell a lie

It is wrong to tell a lie. - Yalan söylemek yanlıştır.

He lost his position just because he refused to tell a lie. - Konumunu yitirdi çünkü yalan söylemekten kaçınmıştı.

yalan söylemek
fable
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) İZHAF
mitomani
tefik
meyn
(Osmanlı Dönemi) BEHTERE
(Osmanlı Dönemi) İBTİŞAK
tezvir
Yalan söylemek
(Osmanlı Dönemi) HADB
Yalan söylemek
(Osmanlı Dönemi) BEŞK
Yalan söylemek
(Osmanlı Dönemi) ADYE
Yalan söylemek
(Osmanlı Dönemi) MÜBAHE
Yalan söylemek
(Osmanlı Dönemi) BEHT
Yalan söylemek
(Osmanlı Dönemi) TAKAVVÜL
yalan söyleme
المفضلات