uzanmak

listen to the pronunciation of uzanmak
التركية - الإنجليزية
reach out
lie down

I want to lie down and rest for a while. - Uzanmak ve bir süre dinlenmek istiyorum.

I want to lie down for a few minutes. - Birkaç dakika uzanmak istiyorum.

{f} lie

He did nothing but lie in bed all day. - Bütün gün yatakta uzanmaktan başka bir şey yapmadı.

Tom did nothing but lie in bed all day. - Tom bütün gün yatakta uzanmaktan başka bir şey yapmadı.

reach
lain
go over to
stretch out
extend along
jut
repose
trail
stretch
go to
sweep
extend
lengthen
run along
lounge
kip
grasp at
to lie down on, stretch out on
reach out for
sprawl
to lie down, to recline; to stretch (oneself) out; to go to, to go over to; to reach (out); to extend
be ranging to the
spread
loll
reach forth
rest

I want to lie down and rest for a while. - Uzanmak ve bir süre dinlenmek istiyorum.

repose oneself
to reach to, extend as far as
be couched
to reach over to, stretch one's arm to; to stretch one's body towards
run
kip down
skirt along
recline
outstretch
hand up
snatch at
to go to, go over to (a place)
range
reposted
uzanma
{i} reach
boylu boyunca uzanmak
(Dilbilim) stretch out
uyumak üzere uzanmak
(Argo) turn in
uzanma
elongation
uza
drag on
uza
get longer
uza
draw out
uzanma
recumbency
iki seksen uzanmak
to lick the dust
iki seksen uzanmak
slang 1. to be tickled pink. 2. to be flattened (by a fisticuff). 3. to loll
yatıp uzanmak
Lying to lying
yere uzanmak
to lay down
boylu boyunca uzanmak
to recline
boyunca uzanmak
skirt along
daha iyi uzanmak
outreach
geçmişe uzanmak
date back to
göz alabildiğine uzanmak
spread
izan dedikçe uzanmak
to pay no attention to those who ask one to be considerate
kıvrılarak uzanmak
(nehir) ramble
sereserpe uzanmak
sprawl
sereserpe uzanmak
outstretch
turna gibi uzanmak
crane
uza
scat
uza
reach

He reached across the table and shook my hand. - Masanın üzerinden uzandı ve elimi sıktı.

She reached out to take his hat. - Şapkasını almak için uzandı.

uzanma
lounge
uzanma
extent
uzanma
lying

I know you're not lying. - Uzanmadığını biliyorum.

Kyoko is lying on the grass. - Kyoko, çimde uzanmaktadır.

التركية - التركية
Vücudunu yöneltmek veya vücuduyla birlikte kolunu uzatmak
Yetişmek, ulaşmak: "Kedi, uzanamadığı ciğere murdar der."- Atasözü
Yetişmek, ulaşmak
Gitmek
Bir şey boyunca sıralanmak
Gitmek: "Öğleden sonra Şişli'den Beyoğlu'na kadar uzandım."- Y. K. Beyatlı
Bir alana yayılmak: "Sokağın dibinden gelen bir elektrik lambasının titreye titreye uzanan ışığında, bu iki gölgenin umumi şekilleri görülüyor."- P. Safa
Bir alana yayılmak
Boylu boyunca yatmak: "Nevin evde biraz uzanıp dinlenmezse hastalanacaktı sanki."- S. F. Abasıyanık
Vücudunu yöneltmek veya vücuduyla birlikte kolunu uzatmak: "Cici Bey balkondan ablasının penceresine bir daha uzandı."- H. R. Gürpınar
Boylu boyunca yatmak
Bir şey boyunca sıralanmak: "İncecik ırmaklar vardı ki, kenarları boyunca uzanan sazlıkları arasından pembe tüylü flamingolar gezinirdi."- Y. K. Karaosmanoğlu
serilmek
uzanma
Uzanmak durumu
uzanmak
المفضلات