daft

listen to the pronunciation of daft
الإنجليزية - التركية
{s} saçma
açık ağızlı
saloz
kafadan kontak
(Argo) üşütük
şaşkın
salak
budala
aptal
{s} kaçık

O böylesine kaçık bir fikir. - It's such a daft idea.

{s} arsız
{s} pervasız
{s} deli
silly
{i} şapşal
silly
budalaca
daftly
delicesine
silly
saloz
silly
budalalık etmek
silly
saçmalayan kimse
silly
absürd
daftness
delilik
silly
budala
silly
ahmak

O sık sık ahmakça sorular sorar. - She often asks silly questions.

silly
aptal

Ikeda birkaç aptalca hata yaptı ve bu yüzden ona bölüm başkanı tarafından ağzının payı verildi. - Ikeda made several silly mistakes, and so he was told off by the department head.

Ebeveynlerinin görüşü onun kazandıklarını aptal bir kıza harcamasıydı. - His parents' view was that he was wasting his earnings on a silly girl.

silly
{s} zevzek
silly
(sıfat) aptal, sersem, bön, salak, zevzek, saçma, aptalca, salakça
silly
sersemlik kabilinden
silly
saçmalık
silly
{s} bön
silly
akılsız
silly
(isim) aptal, sersem, salak, şapşal
silly
{i} salak

Sen şimdi bir film yıldızı mısın? Hayır, salak. - Are you a movie star now? No, silly.

silly
{s} saçma

Nasıl bu kadar saçma bir şey söyleyebilirsin? - How can you say such a silly thing?

Saçmalama, onu yapamam. - Don't be silly. I can't do it.

silly
{s} aptalca

O, sık sık aptalca sorular sorar. - He often asks silly questions.

Sevgililer Günü'nde çikolata göndermek, Hristiyan olmayanlar için aptalca bir başlangıç. - It is a silly practice for non-Christians to send chocolates on St. Valentine's Day.

stopped daft
(Ticaret) kabul edilemeyen poliçe
الإنجليزية - الإنجليزية
daft
المفضلات