O yalan söylemeye çekinmez.
- He has no scruples about lying.
Tom Mary'ye yalan söylemeyi sürdüremedi.O sadece ona gerçeği söylemek zorunda olduğunu hissetti.
- Tom couldn't keep lying to Mary. He felt he just had to tell her the truth.
Tom TV izleyerek kanepede uzanıyor.
- Tom is lying on the sofa watching TV.
Tom yatakta hasta uzanıyor.
- Tom is lying ill in bed.
Bütün gün yatakta yatmaktan usandım.
- I got tired of lying in bed all day.
Parkta kiraz ağacının altında bankta yatan genç bir adam gördüm.
- I saw a young man lying on the bench under the cherry tree in the park.
Tom sokakta yatan bir sarhoşu fark etti.
- Tom noticed a drunk lying in the street.
Uzanmadığını biliyorum.
- I know you're not lying.
Kyoko, çimde uzanmaktadır.
- Kyoko is lying on the grass.
Yalan söylemek çok kötü bir alışkanlıktır.
- Telling lies is a very bad habit.
Yalan söylemek yanlıştır.
- To tell a lie is wrong.
Yalan söylediğim için beni affet,lütfen.
- Please forgive me for telling a lie.
O, yalan söylediği için cezalandırıldı.
- Because he lied, he was punished.
Tom bütün gün yatakta uzanmaktan başka bir şey yapmadı.
- Tom did nothing but lie in bed all day.
Bütün gün yatakta uzanmaktan başka bir şey yapmadı.
- He did nothing but lie in bed all day.
Ben yatmak istiyorum.
- I'd like to lie down.
İşte sorun burada yatmaktadır.
- That's where the problem lies.
Polis Tom'u alınının ortasındaki bir kurşun deliğiyle yerde yatarken buldu.
- The police found Tom lying on the floor with a bullet hole in the middle of his forehead.
İngilizceyi mükemmel şekilde, kanepede yatarken ve bira içerken öğrendi.
- He learned English perfectly well, lying on the sofa and drinking beer.
Konumunu yitirdi çünkü yalan söylemekten kaçınmıştı.
- He lost his position just because he refused to tell a lie.
Ben yalan söylemenin yanlış olduğunu düşünüyorum.
- I think it's wrong to tell a lie.
Yalan söylemek yanlıştır.
- It is wrong to tell a lie.
Ne diye sana yalan söylemek durumunda kalayım ki?
- What reason could I possibly have to lie to you?
Ayılar uyuduğunda ya da uzandığında onların duruşları ısıdan kurtulmak ya da onu korumak isteyip istemediklerine bağlıdır.
- When bears sleep or lie down, their postures depend on whether they want to get rid of heat or conserve it.
Öğle yemeğimi bitirdiğimde, bir saat uzanacağım.
- When I have finished my lunch, I will lie down for an hour.
Köpeğim sık sık çimene uzanır.
- My dog often lies on the grass.
Alman Alpleri'nde ağaçların bittiği yer yaklaşık 1800 metre yükseklikte yer almaktadır.
- The treeline in the German alps lies at an elevation of about 1800 meters.
Şehir bir dağın eteğinde yer almaktadır.
- This city lies at the base of a mountain.
Without shutting herself up from her family ... or lying awake the whole night to indulge meditation, Elinor found every day afforded her leisure enough to think of Edward... The Free Library.
from our first knowing each other, which was soon after my lying-in, we were almost inseparable companions.
Our uninquiring corpses lie more low / Than our life's curiosity doth go.
I don't know what they expect, but I am certainly not going to take this lying down.
... through my keyboard using a software keylogger, I need to know that the OS isn't lying when ...
... always -- like, just the other night, last night, I was lying ...