Bazen büyükanneler, KGB'den daha tehlikelidir.
- Sometimes, Grandma is more dangerous than the KGB.
Büyükbabam benim doğumumdan kısa bir süre sonra öldü.
- My grandfather died shortly after my birth.
Ben sadece üç bin dolar yaptım.
- I just made three grand.
Babaannemin yüzünü tam olarak hatırlamıyorum.
- I don't remember my grandmother's face exactly.
Ben büyük annemin yüzünü tam olarak hatırlamıyorum.
- I don't remember my grandmother's face accurately.
Babaannem uçabiliyor.
- My grandmother is able to fly.
Babaannen kaç yaşında?
- How old is your grandmother?
Bu görkemli planları yapmak iyi fakat tabağında sahip olduğunla başlamanı istiyorum.
- It's fine to make grandiose plans, but I'd like you to start with what you have on your plate.
Büyükbabam sabah kahvaltısını genellikle saat altıda yer.
- My grandfather usually eats breakfast at six.
Benim torunum çok yüksek sesle bağırır.
- My grandson cries very loud.
Büyükusta satrançta en yüksek ulaşılabilir ünvandır.
- Grandmaster is the highest achievable title in chess.
Büyükanne bütün aileyi buz kesilmiş bırakarak öldü.
- Grandmother died, leaving the whole family stunned.
Ben doğmadan önce bütün büyük ebeveynlerim ölmüştü.
- By the time I was born, all my grandparents had died.
Büyükanne torunlarına tatlılar vermektedir.
- The grandmother gives sweets to her grandchildren.
O ezgiyi kuyruklu piyanosunda çaldı.
- She played that tune on her grand piano.
Kuyruklu piyanonun hiçbir pedalı yoktur.
- The grand piano has no pedal at all.
Büyükanne çok iyi görünüyordu.
- Grandmother looked very well.
Büyükannem çok iyi yemek pişirebilir.
- My grandmother can cook very well.
Bazen büyük babam kendi başına bırakıldığında, kendi kendine konuşur.
- Sometimes my grandfather talks to himself when left alone.
Bu görkemli planları yapmak iyi fakat tabağında sahip olduğunla başlamanı istiyorum.
- It's fine to make grandiose plans, but I'd like you to start with what you have on your plate.
Ah, büyükanne, seni nasıl da seviyorum! Çok hoşsun!
- Oh, grandma, how I love you! You're so nice!
Büyükbaba ve büyükannelerim kroket oynamaktan hoşlanırlar.
- My grandparents enjoy playing croquet.
Üç tane güzel kız torunum var.
- I have three beautiful granddaughters.
Torunum için çok güzel bir bebek satın aldım.
- I have bought an adorable doll for my granddaughter.
Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
- While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.
Büyük jüri Tom'u cinayetle suçladı.
- The grand jury indicted Tom for murder.
Büyük jüri onu herhangi bir suçtan suçlu bulmadı.
- A grand jury found him not guilty of any crime.
Kuyruklu piyanonun hiçbir pedalı yoktur.
- The grand piano has no pedal at all.
O ezgiyi kuyruklu piyanosunda çaldı.
- She played that tune on her grand piano.
Büyük jüri onu herhangi bir suçtan suçlu bulmadı.
- A grand jury found him not guilty of any crime.
Büyük jüri, polis memurunu suçlamamaya karar verdi.
- The grand jury decided not to indict the police officer.
Everything quickly gets impossibly sensitive, aesthetic, ethereal, and opaquely lovely, yet there is a Grand Guignol thread running through it all that results in constant ominous tension, as though something dreadfully beautiful is going to happen at any moment—i.e., the author is going to turn queer.
Grand Poobah of Leopard Lodge No. 462 in Milwaukee.
Grand C is the highest C on a 76-key keyboard.
He once played golf with the grand poobah of their company.
The grand prize on the game show was a brand new Cadillac.
The bill came to a grand total of $2560.
Seth is Amal's grandfather.
Judy was sitting in the grandstand.
... happened to me that changed my life and I wanted to be part of this grand search for ...
... grand theories, you don't have theories to explain things. ...