genel

listen to the pronunciation of genel
التركية - الإنجليزية
general

Generally speaking, the climate in England is mild. - Genelde, İngiltere'de iklim yumuşaktır.

Generally speaking, the weather was mild last year. - Genel anlamda,geçen yıl hava ılımandı.

public

The mayor addressed the general public. - Belediye başkanı genele hitap etti.

Are there public restrooms in this building? - Bu binada genel tuvalet var mı?

generic
broad

Broadly speaking, dogs are more faithful than cats. - Genellikle, köpekler kedilerden daha sadıktırlar.

prevalent
(Ticaret) across-the-board
comprehensive
rife
generalis

It is dangerous to generalise about a situation which you do not fully understand. - Tamamen anlamadığın bir durum hakkında genelleme yapmak tehlikelidir.

popular

As is often the case with educated people, he likes classical music better than popular music. - Genellikle eğitimli insanlarda olduğu gibi o klasik müziği popüler müzikten daha çok seviyor.

Generally speaking, Japanese cars are popular overseas. - Genelde Japon arabaları denizaşırı ülkelerde daha popüler.

birdie
(Dilbilim) generic term
coarse
(Biyokimya) routine
exoterical
(Ticaret) over-all
(Ticaret) macro
general , global , public
running

There is so much pollution in New York that joggers often wear masks when running. - New York'ta o kadar çok kirlenme var ki koşucular genellikle maske takarlar.

collective
prevailing

Bad cold is prevailing throughout the country. - Ülke genelinde soğuk hava hüküm sürüyor.

Bad cold is prevailing throughout the country. - Kötü bir soğuk algınlığı ülke genelinde hüküm sürüyor.

across the board
grand

My grandfather usually eats breakfast at six. - Büyükbabam sabah kahvaltısını genellikle saat altıda yer.

sweeping
general, common
common

Mistletoe is commonly used as a Christmas decoration. - Ökseotu genelde Noel dekorasyonu olarak kullanılır.

Osteoporosis is more common in advanced age, and is often a concern for post-menopausal women. - Osteoporoz ileri yaşlarda daha yaygındır ve genellikle menopoz sonrası kadınlar için bir sorundur.

blanket
overhead
general, common; public
Catholic
public, pertaining to the public
exoteric
widespread
plenary
liberal
pandemic
universal

Universal suffrage was a major achievement. - Genel seçim hakkı büyük bir başarıydı.

abstract
current
koinos
epidemic
genel olarak
in general

In general, Japanese are hardworking. - Genel olarak, Japonlar çalışkandır.

The British people in general are extremely fond of their pets. - İngiliz halkı genel olarak evcil hayvanlarına son derece düşkündür.

genel merkez
headquarters

Our headquarters will remain in Boston. - Genel Merkezimiz Boston'da kalacak.

I didn't visit the headquarters of Twitter. - Twitter'ın genel merkezini ziyaret etmedim.

genel olarak
generally

Women generally live longer than men. - Kadınlar genel olarak erkeklerden daha uzun yaşamaktadır.

Generally speaking, Americans like coffee. - Genel olarak, Amerikalılar kahveyi severler.

genel bakış
overview

We had lost the overview a long time ago. - Biz uzun zaman önce genel bakışı kaybetmiştik.

genel müdür
president

He's the president of the bank. - O, bankanın genel müdürüdür.

The president ignored the protesters outside his office. - Genel müdür ofisin dışındaki protestocuları görmezden geldi.

genel afla serbest bırakmak
amnesty
genel müdürlük
(Politika, Siyaset) directorate general
genel af
(Kanun) act of grace
genel af
(Latin) amnestia
genel amaç
(Bilgisayar) general purpose
genel arama
(Bilgisayar) general search
genel
(Bilgisayar) public network
genel bakım
(Askeri) servicing
genel bakış
general view
genel bakış
roundup
genel bakış
general overview
genel bilgi
preliminary information
genel bilgi
guideline
genel birim
(Bilgisayar) generic volume
genel bütçe
(Politika, Siyaset,Ticaret) national budget
genel durum
general situation

The general situation is advantageous to us. - Genel durum bizim için avantajlı.

genel durum
context
genel düzey
(Bilgisayar) global level
genel evrak
(Askeri) central registry
genel geçer
common
genel giriş
(Askeri) public access
genel hata
(Bilgisayar) general error
genel hata
(Bilgisayar) general failure
genel hesap
(Bilgisayar) global account
genel hizmet
(Bilgisayar) generic service
genel hukuk
(Kanun) common law
genel kabul
general acceptance
genel kod
(Bilgisayar) global code
genel kota
(Politika, Siyaset) global quota
genel kurul
(Kanun) general board
genel kurul kararı
general assembly resolution
genel kurul toplantısı
(Ticaret) plenary session
genel kurul toplantısı
(Ticaret) annual meeting
genel merkez
(Politika, Siyaset) headquarter

Our headquarters will remain in Boston. - Genel Merkezimiz Boston'da kalacak.

I didn't visit the headquarters of Twitter. - Twitter'ın genel merkezini ziyaret etmedim.

genel müdür
director-general
genel müdür muavini
(Ticaret) assistant general manager
genel müdürlük
general directorate
genel müdürlük
directorate-general
genel müdürlük binası
(Politika, Siyaset) head office
genel nüfus
general population
genel nüfus sayımı
general census
genel parti
(Bilgisayar) general party
genel plan
(İnşaat) general layout
genel rapor
(Askeri) general report
genel sayı
(Bilgisayar) grand count
genel sayı
(Bilgisayar) general number
genel sekreter
secretary-general
genel tarih
(Bilgisayar) general date
genel terim
general term
genel tıp
(Tıp) general medicine
genel uyarı
(Bilgisayar) general warning
genel vali
(Politika, Siyaset) governor-general
genel yapı
general structure
genel yol
highway
genel çekim
(Fotoğrafçılık) master shot
genel çözüm
(Matematik) integral curves
genel çözüm
(Matematik) primitive
genel çözüm
(Bilgisayar,Matematik) general solution
genel şura
(Askeri) general council
genel kurmay başkanı
Chief of General Staff
genel antrepo
(Ticaret) general warehouse
genel başkanlık
chairman
genel fikir
Public opinion
genel görüş
(deyim) Common wisdom
genel harp
(Askeri) Total war
genel kanının aksine
Contrary to popular belief
genel kredi sözleşmesi
General loan agreement
genel kurul tutanağı
general assembly proceedingsplenum's record
genel müdür
(Endüstri) director of operations
genel müdür yardımcısı
general manager asistant
genel müdür yardımcısı
Co-CEO
genel müdürlük
(İdari Yönetim) Head office
genel müdürlük
(İdari Yönetim) General management
genel sekreterlik
General Secretary
genel sığınak
Public fallout shelter
genel vekaletname
attorney general
genel yayın yönetmeni
Editor in chief
genel yazman
general secretary
Genel Servis Yönetimi; genel destek topçusu
(Askeri) General Services Administration; general support artillery
genel hizmet; genel destek; yer hızı; grup ayıracı
(Askeri) general service; general support; ground speed; group separator
genel geçer
(Politika, Siyaset) de facto
genel gider
overhead
genel görüş
{i} Zeitgeist
genel anlamda
typically
genel görünüm
general view
genel görünüm
complexion
genel görünüm
big picture

You need to look at the big picture here. - Burada genel görünüme bakman gerekiyor.

You need to look at the big picture. - Genel görünüme bakmalısın.

genel görünüş
general view
genel olarak
broadly
genel olarak
taking stall in all
genel olarak
nine times out of ten
genel olarak
as a general thing
genel toplam
general total
genel toplam
(Ticaret) total amount
genel anlamda
generally speaking
genel durum
air
genel görünüş
panorama
genel görüş
panoramic sight
genel hizmet
public utility
genel kongre
general assembly
genel kurul
general meeting
genel kurul
general assembly
genel kültür
liberal education
genel müdür
general manager

Hi, I have an appointment with the general manager. This is my interview notice. - Merhaba, genel müdürle bir randevum var. Bu, röportajımın belgesi.

The general manager is in the meeting room. - Genel Müdür toplantı odasında.

genel müdür
director general
genel olarak
by and large

By and large, she is a very reliable person. - Genel olarak, o çok güvenilir bir kişidir.

By and large, this school is one of the best. - Genel olarak bu okul en iyilerinden biri.

genel seçim
general election

They say there will be a general election this fall. - Bu sonbaharda bir genel seçim olacağını söylüyorlar.

A general election was in the air. - Bir genel seçim havasındaydı.

genel sunuş
public presentation
genel toplam
final total
genel toplam
grand total
Genel anlamda
in general terms
Genel cerrahi
(Tıp, İlaç) general surgery
Genel müdür
general director
Genel olarak
over-all
genel anlamda
in general sense
genel olarak
as general
genel sekreter
general secretary
GENEL SEKRETER
(Askeri) secretary general staff
Genel merkez
home office
federal genel fazla menkul (taşınabilir) ordu malı; yabancı genel fazla menkul (
(Askeri) federal excess personal property; foreign excess personal property
genel ev
(Fiili Deyim ) bawdy house
genel gider
general expenses
genel kurmay
command
genel kurmay
General Staff
genel kurul
general meeting, general assembly
genel kurul
{i} plenum
genel kurul
plenary session
genel merkez
head office

Our head office is in Boston. - Bizim genel merkezimiz Boston'dadır.

genel merkez
central office
genel olarak
in general, generally, by and large
genel olarak
at large

We discussed the matter at large. - Konuyu genel olarak konuştuk.

genel olarak
in the abstract
genel sekreter
(parti) floor manager
genel sekreter
secretary general

Tom is the new secretary general of the United Nations. - Tom, Birleşmiş Milletler'in yeni genel sekreteridir.

genel seçim
(Politika, Siyaset) general elections
genel seçim
popular election
genel yetenek
general ability
التركية - التركية
Bir genelleme sonucunda elde edilen
Bir şeye veya bir kimseye özgü olmayıp onun bütün benzerlerini içine alan, umum
Herkesin yararlanabileceği (yer, nesne)
Geniş yetkileri olan bazı resmî görevlerin adında yer alır
Ayrıntıları göz önüne alınmayarak bütünü bakımından ele alınan
Ayrıntıları göz önüne alınmayarak bütünü bakımından ele alınan: "Genel bir sıralama yapmak gerekirse, denebilir ki, dünyada en iyisi mutlu, dengeli bir evliliktir."- H. Taner
Yetkisi ve sorumluluğu çok olan
umumi
(Osmanlı Dönemi) umûmî
Genel olarak
kuş bakışı
Genel ev
aşağı mahalle
Genel ev
koltuk
Genel ev
kerhane
Genel ev
kırmızı fener
Genel görünüm
panorama
Genel kongre
umumi kongre
Genel kurul
umumi heyet
Genel müdür
umum müdür
Genel müdürlük
umum müdürlük
Genel olarak
alelıtlak
Genel sekreter
genel yazman
genel ev
Genel kadınların erkek kabul ettikleri ev, kerhane, umumhane
genel gider
Bir işin üzerinde görülmeyen ama yapımı için gerekli olan yardımcı giderler toplamı
genel görünüm
Bir yerin, bir olayın dıştan görünümü
genel kurul
Bir kuruluşta bütün üyelerin katılmasıyla yapılan toplantı
genel müdür
Bir kurum veya kuruluşta idarenin en üst düzeydeki sorumlusu
genel müdürlük
Genel müdürün yetkisi ve makamı
genel sekreter
Bazı kamu kuruluşlarında, siyasi partilerde veya büyük özel kuruluşlarda yönetim işlerini yürüten görevli, genel yazman
genel sekreterlik
Genel sekreterin yetkisi ve makamı, genel yazmanlık
genel yetenek
Ölçüleri yeteneklerin ortalaması sayılan yetenek
الإنجليزية - التركية

تعريف genel في الإنجليزية التركية القاموس.

genel bir ifade olarak
As a general statement