Tom is sitting beneath the tree.
- Tom ağacın altında oturuyor.
An unknown number of victims may be trapped beneath the rubble.
- Kurbanların bilinmeyen sayısı moloz altında kalmış olabilir.
The young woman under that tree looks sad.
- Şu ağacın altındaki genç kadın üzgün görünüyor.
These games are listed under the adult category.
- Bu oyunlar yetişkin kategorisi altında listelenmiş.
The man watched the sun set below the horizon.
- Adam ufkun altında güneşin batışını izledi.
We saw the sun sink below the horizon.
- Biz ufkun altında güneşin batışını gördük.
I found the key underneath the mat.
- Anahtarı paspasın altında buldum.
Tom found his key underneath the sofa.
- Tom anahtarını divanın altında buldu.
I thought we'd try that new restaurant down the street.
- Caddenin altındaki yeni restoranı deneyeceğimizi düşündüm.
I won't take this lying down.
- Bunun altında kalmayacağım.
A submarine can travel over and under the water.
- Bir denizaltı, su yüzünde ve su altında yolculuk edebilir.
My language skills are subpar.
- Dil becerilerim ortalamanın altındadır.
The lower lip is bigger than the upper lip.
- Alt dudak, üst dudaktan daha büyüktür.
I have a bad pain in my lower back.
- Sırtımın alt tarafında berbat bir ağrım var.
Alchemists tried to transmute base metals into gold and silver.
- Simyagerler adi metalleri altına ve gümüşe dönüştürmeye çalıştılar.
Alchemists tried to turn base metals such as lead into gold.
- Simyagerler kurşun gibi baz metalleri altına dönüştürmeye çalıştı.
These games are listed under the adult category.
- Bu oyunlar yetişkin kategorisi altında listelenmiş.
They sat under a tree.
- Bir ağacın altına oturdular.
I think Tom did that subconsciously.
- Sanırım Tom bunu bilinç altında yaptı.
Low-lying lands will flood. This means that people will be left homeless and their crops will be destroyed by the salt water.
- Deniz seviyesinin altında olan toprakları su basacak. Bu, insanların evsiz kalması ve ürünlerinin tuzlu su tarafından tahrip edileceği anlamına gelir.
I have a bad pain in my lower back.
- Sırtımın alt tarafında berbat bir ağrım var.
They were playing footsie under the table.
- Onlar masa altından ayakla birbirlerini taciz ediyorlardı.
The footnotes are at the bottom of the page.
- Dipnotlar sayfanın alt kısmındadır.
For that reason, temporary workers are working under inferior conditions.
- Bu yüzden, geçici işçiler kötü şartlar altında çalışıyorlar.
Hundreds of fields were submerged in the flood.
- Yüzlerce alan sel suları altında kaldı.
It is important that a lawyer should leave no stone unturned even on minor points and harp on the same subject to achieve a break through in an impasse.
- Bir avukatın zor bir durumda küçük konularda bile her taşın altına bakması ve aynı konuda sonuca ulaşmak için ısrarla belirtmesi önemlidir.
She wants to invest in our company's infrastructure.
- O bizim şirketimizin altyapısına yatırım yapmak istiyor.
Our country's infrastructure is fragile, and it may collapse entirely if it suffers an economic shock.
- Ülkemizin altyapısı kırılgandır ve ekonomik bir şok geçirirse tamamen çökebilir.
Tom got some chewing gum stuck on the bottom of his shoe.
- Tom'un ayakkabısının altında sıkışmış biraz sakız var.
I live on the bottom floor.
- Ben alt katta yaşıyorum.
I work best under pressure.
- Ben en iyi baskı altında çalışırım.
Tom is cool under pressure.
- Tom baskı altında soğukkanlıdır.
Do not search for a calf under an ox.
The mouse ran underneath the bed.
- Fare yatağın altına kaçtı.
I found the key underneath the mat.
- Anahtarı paspasın altında buldum.
You've upset my life.
- Hayatımı alt üst ettin.
That upset all our plans.
- O, bütün planlarımızı alt üst etti.
Please keep this book at hand.
- Lütfen bu kitabı el altında tutun.
Always have your dictionary close at hand.
- Daima sözlüğünü el altında bulundur.