One of the toughest things in the world to do is forgive.
- Dünyada yapacak en zor şeylerden biri affetmektir.
You have to forgive yourself.
- Kendini affetmek zorundasın.
You'll have to excuse me.
- Beni affetmek zorunda kalacaksın.
Dan begged Linda for forgiveness.
- Dan Linda'nın affetmesi için yalvardı.
Forgiveness is a virtue.
- Affetme bir erdemdir.
I certainly don't condone that.
- Kesinlikle onu affetmem.
Forgive me Father for I have sinned.
- Günah işlediğim için beni affet Tanrım.
Please forgive me for opening your letter by mistake.
- Yanlışlıkla mektubunu açtığım için lütfen beni affet.
Tom forgave Mary for losing all his money.
- Tom bütün parasını kaybettiği için Mary'yi affetti.
You forgave me, didn't you?
- Beni affettin, değil mi?
Excuse us for a second.
- Biran için bizi affet.
You'll have to excuse me.
- Beni affetmek zorunda kalacaksın.
We have already forgiven you.
- Biz zaten sizi affettik.
Tom still hasn't forgiven me.
- Tom hâlâ beni affetmedi.
Tom asked his girlfriend to pardon him for forgetting her birthday.
- Tom onun doğum gününü unuttuğu için onu affetmesini rica etti.