It was an extremely cruel war.
 - Bu son derece acımasız bir savaştı.
He was very hurt by her cruel words.
 - Onun acımasız sözleriyle çok yaralandı.
He crushed the insect mercilessly.
 - O böceği acımasızca ezdi.
Old age is merciless.
 - İleri yaş acımasızdır.
An overwhelming majority voted to abolish the brutal punishment.
 - Ezici bir çoğunluk acımasız cezanın kaldırılması için oy kullandı.
Dan was brutally beaten by the police.
 - Dan polis tarafından acımasızca dövüldü.
Tom is ruthless, isn't he?
 - Tom acımasız, değil mi?
The gang is lead by a ruthless criminal called Tom.
 - Çete, Tom adında acımasız bir suçlu tarafından yönetiliyor.
Fadil wanted to save the delicate Layla from a harsh world.
 - Fadıl, zarif Leyla'yı acımasız bir dünyadan kurtarmak istedi.
Teenagers must adapt to today's harsh realities.
 - Gençler bugünün acımasız gerçeklerine uymalılar.
Tyrannical governments frequently put their political opponents in prison.
 - Acımasız hükümetler sık sık siyasi muhaliflerini cezaevine sokarlar.
The outlook for planning the defense is grim.
 - Savunmayı planlamak için görünüm acımasızdır.
They tease me mercilessly.
 - Benimle acımasızca alay ediyorlar.
He crushed the insect mercilessly.
 - O böceği acımasızca ezdi.
Tom is a fierce competitor.
 - Tom acımasız bir rakip.
Fate taught me a hard lesson.
 - Kader bana acımasız bir ders verdi.
I'm pretty sure that that mean teacher will give us a hard test today.
 - O acımasız öğretmenin bugün bize zor bir test vereceğinden oldukça eminim.
The young man who has not wept is a savage, and the old man who will not laugh is a fool.
 - Ağlamamış genç bir adam acımasızdır ve gülmeyecek yaşlı bir adam bir aptaldır.
I'm pretty sure that that mean teacher will give us a hard test today.
 - O acımasız öğretmenin bugün bize zor bir test vereceğinden oldukça eminim.
Tyrannical governments frequently put their political opponents in prison.
 - Acımasız hükümetler sık sık siyasi muhaliflerini cezaevine sokarlar.
Tom is unrelenting, isn't he?
 - Tom acımasız, değil mi?