Tom seems bewildered.
- Tom şaşkın görünüyor.
Tom found himself bewildered.
- Tom kendini şaşkına dönmüş buldu.
Tom looks very confused.
- Tom çok şaşkın görünüyor.
Tom had a confused expression on his face.
- Tom'un yüzünde şaşkın bir ifade vardı.
Tom was both puzzled and concerned.
- Tom hem şaşkın hem de endişeliydi.
Tom had a puzzled look on his face.
- Tom'un yüzünde şaşkın bir ifade vardı.
The Russian ambassador was taken aback.
- Rus büyükelçisi şaşkına döndü.
Tom told me he was feeling dizzy.
- Tom bana biraz şaşkın hissettiğini söyledi.
I felt a little dizzy.
- Biraz şaşkın hissettim.
Tom and Mary exchanged puzzled looks, wondering what the smell was.
- Tom va Mary kokunun ne olduğunu merak ederek şaşkın bakışlarla baktılar.
We were so dumbfounded we couldn't even answer.
- Biz öylesine şaşkındık ki yanıt bile veremedik.
Tom looks dumbfounded.
- Tom şaşkın görünüyor.
I was amazed to learn that fewer and fewer young people can write in cursive.
- El yazısı kullanabilen genç insanların sayısının gitgide azaldığını şaşkınlıkla öğrendim.
You looked a bit dazed.
- Biraz şaşkın görünüyordun.
I feel a little dazed.
- Biraz şaşkın hissediyorum.
Tom must've been astonished.
- Tom şaşkına uğramış olmalı.
His admission that he had stolen the money astonished his family.
- Onun parayı çaldığını itirafı ailesini şaşkına çevirdi.
The Russian ambassador was taken aback.
- Rus büyükelçisi şaşkına döndü.
My husband was so flabbergasted he dropped his car keys.
- Kocam o kadar şaşkına dönmüştü ki araba anahtarlarını düşürdü.
I was flabbergasted when I found out that Mary used to be called Peter.
- Mary'ye Peter denildiğini öğrendiğimde şaşkına döndüm.
He looked nonplussed.
- O şaşkına dönmüş görünüyordu.
Tom looks nonplussed.
- Tom şaşkın görünüyor.
I feel a little dazed.
- Biraz şaşkın hissediyorum.
You looked a bit dazed.
- Biraz şaşkın görünüyordun.
No one was more surprised than me.
- Kimse benden daha şaşkın değildi.
Tom was too surprised to talk.
- Tom konuşamayacak kadar çok şaşkındı.