I watched John and Mary walking hand in hand.
- John ve Mary'nin el ele yürüyüşünü izledim.
How about taking a walk?
- Yürüyüş yapmaya ne dersin?
Yesterday I was caught in a shower on my way home from walking in the park.
- Dün, parktaki yürüyüşten evime giderken bir sağanağa yakalandım.
Walking is an excellent exercise.
- Yürüyüş mükemmel bir egzersizdir.
We'd better cancel the hike.
- Yürüyüşü iptal etsek iyi olur.
He could not go on the hike because he was ill.
- O, hasta olduğu için yürüyüşe gidemedi.
He walks with an awkward gait because of an injury.
- O, yaradan dolayı garip bir yürüyüşle yürümektedir.
He began to mimic the speech and gait of persons in the street.
- O, sokaktaki kişilerin konuşma ve yürüyüşünü taklit etmeye başladı.
I hope you will join us in the parade and march along the street.
- Geçit töreninde bize katılacağınızı ve cadde boyunca yürüyüş yapacağınızı umuyoruz.
A brass band is marching along the street.
- Bir bando cadde boyunca uygun adımlarla yürüyüş yapıyor.
I had a slight accident while trekking in Nepal.
- Nepal'de yürüyüş yaparken hafif bir kaza geçirdim.
Tom is coming up the front walk.
- Tom ön yürüyüş yoluna yaklaşıyor.
We've walked all around the lake.
- Biz gölün etrafında yürüdük.
We have walked all around the lake.
- Biz gölün etrafında yürüdük.
He is used to walking long distances.
- O uzun mesafe yürümeye alışkın.
I watched John and Mary walking hand in hand.
- John ve Mary'nin el ele yürüyüşünü izledim.
In order to swim, you have to learn to tread water first.
- Yüzme öğrenmek için öncelikle suda yürümeyi öğrenmelisin.
Do not walk outside this area.
- Bu alanın dışında yürümeyin.
Layla finished her long hike.
- Leyla uzun yürüyüşünü bitirdi.