yürüyüş

listen to the pronunciation of yürüyüş
التركية - الإنجليزية
walk

I take a walk every morning. - Her sabah yürüyüşe çıkarım.

How about taking a walk? - Yürüyüş yapmaya ne dersin?

walking

Yesterday I was caught in a shower on my way home from walking in the park. - Dün, parktaki yürüyüşten evime giderken bir sağanağa yakalandım.

Walking is an excellent exercise. - Yürüyüş mükemmel bir egzersizdir.

pace
hike

We'd better cancel the hike. - Yürüyüşü iptal etsek iyi olur.

We should cancel the hike. - Yürüyüşü iptal etmeliyiz.

gressorial
gait

He began to mimic the speech and gait of persons in the street. - O, sokaktaki kişilerin konuşma ve yürüyüşünü taklit etmeye başladı.

Horses have three gaits: Walking, trotting and galloping. - Atların üç yürüyüşü vardır: yürüyüş, tırıs ve dörtnal.

tread
walk (done for exercise)
walking; way of walking, gait
marching; way of marching
march (especially one organized to protest or proclaim something)
walk; ramble; gait; march
ramble
tramp
(Askeri) movement
manifestation
march

Russian cosmonaut Alexei Leonov performed the first spacewalk on March 18, 1965. - Rus astronot Aleksey Leonov 18 Mart 1965'ye ilk uzay yürüyüşünü gerçekleştirdi.

Every march is composed of just a few steps. - Her yürüyüş sadece birkaç adımdan oluşur.

trekking

I had a slight accident while trekking in Nepal. - Nepal'de yürüyüş yaparken hafif bir kaza geçirdim.

walkıng
saunter
yürüyüş ayakkabısı
Walking shoe
yürüyüş yaptırmak
march
yürüyüş bandı
Treadmill
yürüyüş ayakkabıları
walking boots
yürüyüş emri
route
yürüyüş hızı
quick time
yürüyüş iskelesi
catwalk
yürüyüş maratonu
walkathon
yürüyüş takımı
undercarriage
yürüyüş yanında mı
Is it close enough to walk
yürüyüş yapmak
1. to go on a walk. 2. to hold a protest march; to hold a march to proclaim something
yürüyüş yapmak
to take a walk
yürüyüş yapmak
have a walk
yürüyüş yapmak ister misiniz
Would you like to go for a walk
yürüyüş yolu
walk

Tom is coming up the front walk. - Tom ön yürüyüş yoluna yaklaşıyor.

yürü
{f} walk

We have walked all around the lake. - Biz gölün etrafında yürüdük.

She was so tired that she couldn't walk. - Ayrıca o çok yoruldu, yürüyemiyor.

uygun adımla yürüyüş
March
yürü
{f} walking

He is used to walking long distances. - O uzun mesafe yürümeye alışkın.

I watched John and Mary walking hand in hand. - John ve Mary'nin el ele yürüyüşünü izledim.

idari yürüyüş
(Askeri) administrative march
yorgun ve tembel yürüyüş
slouch
yürü
{f} tread

In order to swim, you have to learn to tread water first. - Yüzme öğrenmek için öncelikle suda yürümeyi öğrenmelisin.

yürü
trod
yürü
trodden
yürü
walk out

Do not walk outside this area. - Bu alanın dışında yürümeyin.

rassal yürüyüş modeli
(Finans) Random walk hypothesis
yürü
amble
yürüyüş yolu
walk way
alay yürüyüş kolu
(Askeri) column of battalions
ayda yürüyüş
moonwalk
azametli yürüyüş
stalk
ağır yürüyüş
measured walk
bu bölgenin yürüyüş yollarının haritasını rica ediyorum
I'd like a map of the walking trails in this region
cebri yürüyüş
mil . forced march
hızlı yürüyüş
trot
hızlı yürüyüş
quick march!
kısım yürüyüş kolu
(Askeri) section column
motorlu yürüyüş
(Askeri) motor march
motorlu yürüyüş
(Askeri) motorized march
motorlu yürüyüş
(Askeri) truck movement
paytak paytak yürüyüş
waddle
rahvan yürüyüş
rack
uygun adım yürüyüş
pace
uzayda yürüyüş
spacewalk
uzun yürüyüş
hike

Layla finished her long hike. - Leyla uzun yürüyüşünü bitirdi.

yorucu yürüyüş
slog
yorucu yürüyüş
trudge
yürü
saunter
zorlu yürüyüş
a long slog
التركية - التركية
Bir olayı protesto etmek, bir konuya dikkati çekmek amacıyla topluca yürüme
Spor amacıyla yapılan yürüme
Yürümek işi veya biçimi
Yürüme işi veya biçimi
Birliklerin bir yerden başka bir yere gitmesi
(Osmanlı Dönemi) HERVELE
(Osmanlı Dönemi) SEYR
yürüyüş kolu
Belli bir bölgeye ulaşmak veya bulunulan bir bölgeden ayrılmak amacıyla bir kumanda altında, düzenli yürüyüş yapan piyade, zırhlı veya motorlu birliklerin tümü
yürüyüş yapmak
Bir olayı protesto etmek veya bir konuya dikkati çekmek amacıyla topluca yürümek
yürüyüş yapmak
Spor amacıyla yürümek
cebri yürüyüş
Bir yere kuvvet yetiştirmek veya düşmandan önce varmak için yapılan sıkı yürüyüş
sessiz yürüyüş
Bir düşünce, davranış veya uygulamayı, yersiz bularak karşı çıkmak amacıyla sessiz olarak yapılan toplu yürüyüş
yürüyüş
المفضلات