Yolda birçok hayvan gördü.
- She saw a lot of animals on the road.
Birçok İngilizce sözcük, Latince'den türemiştir.
- A lot of English words are derived from Latin.
Tom, Mary'nin gözlerine derin derin baktı.
- Tom looked deeply into Mary's eyes.
Sadece bizim aramıza, o çok derin derin düşünmez.
- Just between us, he doesn't think very deeply.
Derin deniz fobisine sahip misin?
- Do you have deep sea phobia?
Tom derin deniz dalgıcıdır.
- Tom is a deep-sea diver.
Japonya, çok fazla kâğıt tüketmektedir.
- Japan consumes a lot of paper.
Ailesini çok endişelendirdi.
- He caused his parents a lot of anxiety.
Onun romanları benim için çok anlaşılmazdır.
- His novels are too deep for me.
Yaşamlarımızı büyük sevgiden ve derin kederden daha yoğun bir şekilde yaşamayız.
- We never experience our lives more intensely than in great love and deep sorrow.
Son zamanlarda bir çok hileli iğrenç olaylar vardı.
- Recently there have been a lot of nasty incidents with fraud.
Bir çok çözümü düşünüyoruz.
- We are thinking of a lot of solutions.
Tom'un pes bir sesi var.
- Tom has a deep voice.
Tom onun gözlerinin içine yürekten baktı.
- Tom stared deep into her eyes.
Sana yürekten âşığım.
- I'm deeply in love with you.
He wants to make gobs of money selling cassettes.
... by a lot of what you're doing. ...
... lot of ...