uykucu

listen to the pronunciation of uykucu
Türkçe - İngilizce
sleeper
late riser
late riser, sleepyhead
slumberous
fond of sleeping
sluggard
great sleeper
a great sleeper
sleepyhead

Good morning, you sleepyhead. - Günaydın, seni uykucu.

Good morning, you sleepyheads! - Günaydın, sizi uykucular!

slumberer
uyku
sleep

I always feel sleepy. - Her zaman uykulu hissederim.

From my own experience, illness often comes from sleeplessness. - Benim kendi deneyimlerinden, hastalık çoğunlukla uykusuzluktan kaynaklanıyor.

uyku
nap

I did my homework after I took a nap. - Kısa bir uykudan sonra ödevimi yaptım.

A few hours nap will do you good. - Birkaç saatlik uyku sana iyi gelecektir.

uyku
repose
uyku
{s} sleeping

Dalida died from an overdose of sleeping pills. - Dalida aşırı dozda uyku hapından öldü.

Tom felt comfortable inside his sleeping bag. - Tom uyku tulumunun içinde rahat hissetti.

uyku
slumber

He fell into a slumber inadvertently. - O istemeden uykuya daldı.

uyku
kip
uyku
zizz
uyku
{i} snooze
uyku
shut-eye
uyku
a sleep
Uyku
(Tıp) hypno
uyku
shuteye
uyku
sleep, shut-eye, kip
uyku
slumbers
uyku
sleepiness, drowsiness
uyku
dorm

At the end of the sleep the dormant awakes. - Uykunun sonunda uyuyan uyanır.

uyku
rest

I want you to get a good night's rest. - Ben iyi bir gece uykusu uyumanı istiyorum.

Türkçe - Türkçe
Uykuyu seven, çok uyuyan kimse
Uykuyu seven, çok uyuyan
UYKU
(Osmanlı Dönemi) Bak: Kaylule
Uyku
menam
Uyku
(Osmanlı Dönemi) VESN
Uyku
hab
uyku
Dış uyaranlara karşı bilincin, bütünüyle veya bir bölümünün yittiği, tepki gücünün zayıfladığı ve her türlü etkinliğin büyük ölçüde azaldığı dinlenme durumu: "Rahat bir uyku uyumuştum."- S. F. Abasıyanık. Çevrede olup bitenin farkında olmama, gaflet, aymazlık
uyku
Çevrede olup bitenin farkında olmama, gaflet, aymazlık
uyku
Doğada görülen sükûnet durumu
uyku
(Osmanlı Dönemi) nevm
uykucu