Dan topluma kötülük yapıyor.
- Dan is doing a disservice to the community.
Toplumda ne yapacağımız hakkında oldukça gururluyuz.
- We're pretty proud of what we do in the community.
Tom'un ölümü halkı şok etti.
- Tom's death shocked the community.
Halkevindeki sınıflar ücretsiz.
- Classes at the community center are free.
Leyla cemaatin bir direğiydi.
- Layla was a pillar of the community.
Sami cemaatte önemli bir kişiydi.
- Sami was a pillar in the community.
O, yerel topluluklarında bir sorundu.
- It was a problem in their local community.
O bir topluluk aktivisti.
- She is a community activist.
Onlar halka açık yüzme havuzuna gittiler.
- They went to the community pool.
Tom halk eğitim merkezine gitti.
- Tom went to community college.
Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.
- Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.
Global toplumun bir parçasıyız.
- We live in a global community.
O onu milletin iyiliği için yaptı.
- She did it for the good of the community.
Ancak, sadece insan topluluğunun bir iletişim aracı olarak sözlü dili vardır.
- However, only the human community has verbal languages as a means of communication.
Okul kulüpleri yaklaşan okul yılı için yapmayı planladıkları kamu hizmeti projelerini açıkça ana hatlarıyla belirtmelidir.
- School clubs need to clearly outline the community service projects they plan to do for the upcoming school year.
O kamu hizmeti cezasına çarptırıldı.
- He was sentenced to community service.
... They're a citizen in a community. ...
... we're also joining with the international community in calling on Iran and the Iranian ...