teklik

listen to the pronunciation of teklik
Türkçe - İngilizce
(Konuşma Dili) (a) lira
unity
oneness, uniqueness
tek
only

The only room available is a double. - Mevcut tek oda iki kişiliktir.

Man is the only animal that can laugh. - İnsan gülebilen tek hayvandır.

tek
{i} one

One, three, and five are odd numbers. - Bir, üç ve beş tek sayılardır.

Replace the old tires with new ones. - Eski tekerlekleri yenisiyle değiştir.

tek
single

She left without saying even a single word. - Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı.

There isn't a single cloud in the sky. - Gökyüzünde tek bir bulut yok.

tek
sole

Being an only child, he was the sole heir. - Tek çocuk olduğu için, o tek varisti.

Being an only child, he was the sole inheritor. - O, tek çocuk olduğu için, tek mirasçıydı.

tek
unique

His technique was unique and absolutely amazing. - Tekniği eşsiz ve kesinlikle muhteşemdi.

His technique was unique and absolutely amazing. - Onun tekniği eşsiz ve kesinlikle şaşırtıcıydı.

tek
odd

Tapirs are odd-toed ungulates. - Tapirler tek toynaklıdır.

Mary does not like odd numbers. - Mary tek sayılardan hoşlanmaz.

tek
single, unique; alone; only, merely; (sayı) odd; single thing
tek
alone

She likes to walk alone. - O tek başına yürümeyi sever.

Hiroko sat there all alone. - Hiroko orada tek başına oturdu.

tek
{s} exclusive
tek
solitary

She leads a solitary life in a remote area of Scotland. - O, İskoçya'nın uzak bir bölgesinde tek başına bir hayat sürüyor.

tek
one and the same
tek
turkish electricity authority
tek
suit

There are no wheels on this suitcase. - Bu bavulda tekerlekler yok.

I cannot carry this suitcase by myself. - Bu bavulu tek başıma taşıyamıyorum.

tek
flat

He flatly turned down our request. - Teklifimizi açıkca geri çevirdi.

He flatly refused her requests for help. - Onun yardım teklifini açıkça reddetti.

tek
ceramics
tek
uni-
tek
particular
tek
pure and simple
tek
isolated
tek
merely

History is merely repeating itself. - Tarih sadece kendini tekrarlıyor.

tek
the one and only

Tom's pissed off because he's not the one and only. - Tom tek olmadığından dolayı sinirli.

The one and only dessert my son eats is chocolate cake. - Oğlumun yediği bir çeşit ve tek tatlı çikolatalı pastadır.

tek
(Denizbilim) add

To form the plural in Esperanto, add a j to the singular. - Esperantoda çoğul oluşturmak için tekil isme j ekle.

The opening address alone lasted one hour. - Açılış konuşması tek başına bir saat sürdü.

tek
companion

Tom's only companion is his dog. - Tom'un tek arkadaşı onun köpeğidir.

Sami's only companion was his dog. - Sami'nin tek arkadaşı onun köpeğiydi.

tek
(Biyokimya) mono-
tek
single thing
tek
individual

Individual atoms can combine with other atoms to form molecules. - Tekil atomlar, molekülleri oluşturmak için diğer atomlarla birleşebilirler.

tek
mono

Don't let the children monopolize the television. - Çocukların televizyonu tekellerine almalarına müsaade etme.

Postal services are a government monopoly. - Posta hizmetleri devlet tekelindedir.

tek
uni

I know a girl who can ride a unicycle. - Tek tekerlekli bisiklete binebilen bir kız tanıyorum.

A unicycle has one wheel. - Tek tekerli bisikletin tek tekeri vardır.

tek
solo

Now that my only colleague has retired, I'm flying solo. - Benim tek meslektaşım emekliye ayrıldığından, ben yalnız uçuyorum.

Amelia Earhart was the first woman to fly across the Atlantic solo. - Amelia Earhart Atlantiği tek başına uçarak geçen ilk kadındı.

tek
homo
tek
one and only

This is the one and only thing he can do. He can't do anything else. - Bu onun yapabileceği tek şey. Başka bir şey yapamaz.

Tom's pissed off because he's not the one and only. - Tom tek olmadığından dolayı sinirli.

tek
(sayı) uneven
tek
homoeo [Brit.]
tek
fellow

All you have to do is to cultivate the ability to put yourself in the other fellow's place. - Tek yapmanız gereken, kendinizi diğer arkadaşın yerine koyma yeteneğini geliştirmek.

I bid you greetings and may there be peace through fellowship between us. - Sana selam teklif ediyorum ve aramızdaki arkadaşlık yoluyla barış olabilir mi.

tek
singular

To form the plural in Esperanto, add a j to the singular. - Esperantoda çoğul oluşturmak için tekil isme j ekle.

A noun can be singular or plural. - Bir isim tekil veya çoğul olabilir.

tek
lone

When you're alone in your apartment, you feel independent. When you're alone in your room, you feel free. When you're alone in your bed, you feel lonely. - Apartmanında tek başına olduğunda, bağımsız hissedersin. Odanda tek başına olduğunda, özgür hissedersin. Yatağında tek başına olduğunda, yalnız hissedersin.

Just because I'm alone doesn't mean I'm lonely. - Tek başıma olmam yalnız olduğum anlamına gelmez.

tek
mono , odd , single
tek
All I ask is ...; ... as long as ...: Tek yapsın da, nasıl yaparsa yapsın! I don't care how he does it; all I want is for him to get the thing done! Her şeye razıyım, tek ondan kurtulayım! I'm agreeable to anything as long as I can get shut of him!
tek
homeo
tek
dolly
tek
bellows
tek
homoeo
tek
res
tek
azygous
tek
running

The deer was running by itself. - Geyik tek başına koşuyordu.

Sometimes, I feel like a hamster running on a wheel. - Bazen kendimi tekerlek üzerinde koşan bir hamster gibi hissediyorum.

tek
several

Jim has asked Anne out several times. - Jim Anne'e birkaç kez çıkma teklif etti.

Tom lived alone for several years. - Tom yıllarca tek başına yaşadı.

tek
reindeer
tek
suigeneris
İngilizce - İngilizce

teklik teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

tek
A Siberian ibex
Türkçe - Türkçe
Lira: "Seni satmam çocuğum / Dört yüz bin tekliğe."- S. F. Abasıyanık
Bir lira
Tek, bir olma durumu
Kelimelerde bir varlığı veya çekimli fiillerde bir kişiyi bildiren biçim, tekil, müfret, çoğul, çokluk karşıtı: öğrenci-y-im, ev-im, gel-di-m vb
Kelimelerde, tek kişiyi veya varlığı bildiren biçim, çoğul, çokluk karşıtı: öğrenci-y-im, ev-im, gel-di-m vb
teklik eki
Tek özellik gösteren ek
TEK
(Osmanlı Dönemi) f. Koşma, seğirtme
Tek
bir
Tek
(Osmanlı Dönemi) TEVV
tek
Hiç, hiçbir: "Tek kelime konuşmadan bu yokuşu indik."- R. H. Karay
tek
Önüne getirildiği cümleye istek ve özlem kavramı katar
tek
Bir kadeh içki
tek
Eşi olmayan, biricik, yegâne
tek
Eşi olmayan, biricik, yegâne: "Hamit, biliyorsunuz edebiyatımızın tek dâhisidir."- Y. Z. Ortaç
tek
Yalnız, yalnızca, salt, sadece
tek
Sessiz, uslu
tek
Hiç, hiçbir
tek
Sessiz, hareketsiz, uslu
tek
Yalnız, yalnızca, salt, sadece. İki ile bölünemeyen (sayı)
tek
Birbirini tamamlayan veya aynı türden olan nesnelerden her biri: "Dirseği hafifçe dizime dokunuyor ve bir saçı, bir tek tel saçı kaşının ucuna sürünüyordu."- M. Ş. Esendal
tek
Birbirini tamamlayan veya aynı türden olan nesnelerden her biri
tek
İki ile bölünemeyen (sayı)