O, çıplak elleriyle onu boğdu.
- She choked him with her bare hands.
Çıplak ayakla sıcak kumda yürüyemeyiz.
- We cannot walk on the hot sand with bare feet.
Tom asla yalın ayak yürümez.
- Tom never walks barefoot.
Tom yalınayak gitmeye karar verdi.
- Tom decided to go barefoot.
Süpermarketteki raflar neredeyse bomboştu.
- The shelves in the supermarket were almost bare.
Bir kase meyvenin dışında mutfak masası bomboştu.
- The kitchen table was bare except for a bowl of fruit.
Taşındığımızda daire tamamen boştu.
- The apartment was completely bare when we moved in.
Raflar oldukça boştu.
- The shelves were pretty bare.
Kumda yalınayak yürümekten hoşlanır mısın?
- Do you enjoy walking barefoot on the sand?
Tom yalınayak gitmeye karar verdi.
- Tom decided to go barefoot.
Çok geçmeden ağaçlar yapraksız olacak.
- It won't be long before the trees are bare.
Birçok ağaç kışın yapraksızdır.
- Many trees are bare in winter.
And so I put thee on my shoulder and bare thee back, and here thou art in David's room, and shalt find board and bed with me as long as thou hast mind to.