Cidden benimle yarışmak istiyor musun?
- Do you seriously want to race me?
Cidden boşanmayı düşünüyor musunuz?
- Are you seriously thinking about getting a divorce?
Eşyaları biraz daha ciddi bir şekilde al.
- Take things a little more seriously.
Andrina'nın işleri ciddiye almadığını bilirim ama kendisi harika bir arkadaş.
- I know Andrina doesn't take things seriously, but she is a wonderful friend.
Dr. Kim gelmeden önce bir hafta boyunca çocuğu ağır hasta olmuştu.
- Her child had been seriously ill for a week before Dr. Kim arrived.
O ağır yaralı değildi.
- She was not seriously injured.
Boşanmayı ciddi olarak düşünüyor musun?
- Are you seriously thinking about divorce?
Gitmeyi ciddi olarak düşünüyor musun?
- Are you seriously thinking about going?
Barney ağır şekilde yaralandı.
- Barney was wounded seriously.
Bu hafif bir hatanın ciddi yaralanmalara yol açabileceği çok tehlikeli bir spor.
- It's a very dangerous sport, where a slight mistake can lead to serious injury.
Önemli bir problemimiz var.
- We have a serious problem.
Tom neden önerimizi ciddiyetle kabul etmedi?
- Why wouldn't Tom take our offer seriously?
Eşyaları biraz daha ciddi bir şekilde al.
- Take things a little more seriously.
Tom ciddi bir şekilde yaralandı ve kanaması vardı.
- Tom was seriously wounded and bleeding.
O ağır yaralı değildi.
- She was not seriously injured.
Her ikisi de ağır yaralandı.
- Both were seriously wounded.
It was a surprise to see the captain, who had always seemed so serious, laugh so heartily.
This is a serious problem. We'll need our best experts.
Now, seriously, why did the chicken cross the road?.
He was hoping that we would take him seriously.
... Seriously, how many people need an introduction ...
... And then I just started taking it more seriously. ...