Five thousand yen is enough to buy this dictionary.
- Beş bin yen bu sözlüğü satın almak için yeterlidir.
I don't want to buy this kind of sofa.
- Bu tür bir kanepe satın almak istemiyorum.
I want to purchase property in Boston.
- Boston'da emlak satın almak istiyorum.
The couple wants to purchase a home.
- Çift, bir ev satın almak istiyor.
I would like to purchase some boots.
- Bazı botlar satın almak istiyorum.
I would like to purchase your latest mail order catalogue.
- Senin en son posta sipariş kataloğunu satın almak istiyorum.
This necklace is so beautiful that I'd like to buy in for my wife.
- Bu kolye o kadar güzel ki, karım için satın almak istiyorum.
I cannot afford buying a used car.
- Ben kullanılmış bir araba satın alma gücüne sahip değilim.
I never go out without buying something.
- Ben bir şey satın almadan asla dışarı çıkmam.
Tom should have purchased flood insurance.
- Tom sel sigortası satın almalıydı.
The couple wants to purchase a home.
- Çift, bir ev satın almak istiyor.
What do you want to buy?
- Ne satın almak istiyorsun?
I never go out without buying something.
- Ben bir şey satın almadan asla dışarı çıkmam.
I bought two dozen pencils.
- İki düzine kalem satın aldım.
I bought a new personal computer yesterday.
- Dün yeni bir PC satın aldım.
I think you should probably see someone from Purchasing.
- Sanırım muhtemelen Satın almadan biriyle görüşmen gerekiyor.
The Argentine president said that diabetes is a disease of people with high purchasing power.
- Arjantin devlet başkanı şekerin yüksek satın alma gücü olan insanların bir hastalığı olduğunu söyledi.
I purchased a new car last week.
- Geçen hafta yeni bir araba satın aldım.
Many Americans protested the purchase of Alaska.
- Birçok Amerikalı Alaska'nın satın alınmasını protesto ettiler.
I think you should probably see someone from Purchasing.
- Sanırım muhtemelen Satın almadan biriyle görüşmen gerekiyor.
The Argentine president said that diabetes is a disease of people with high purchasing power.
- Arjantin devlet başkanı şekerin yüksek satın alma gücü olan insanların bir hastalığı olduğunu söyledi.
I will only buy the car if they repair the brakes first.
- Frenleri tamir ederlerse, arabayı satın alacağım.
Are you going to buy a dictionary?
- Sözlük mü satın alacaksınız?
I went to the department store with a view to buying a present.
- Ben bir hediye satın almak amacıyla bir alışveriş merkezine gittim.
I never go out without buying something.
- Ben bir şey satın almadan asla dışarı çıkmam.