sürekli olarak

listen to the pronunciation of sürekli olarak
Türkçe - İngilizce
(Hukuk) permanently

The man turned permanently blue after he drank the silver solution. - Adam, gümüş solüsyonu içtikten sonra sürekli olarak mavileşti.

perpetually
continually

She complained continually that there was no money left. - O sürekli olarak para kalmadığından şikayet ediyordu.

Worm castings continually enrich the soil. - Solucan gübresi sürekli olarak toprağı zenginleştirir.

on and on
all the time
abidingly
constantly

His mother is constantly complaining about it. - Annesi sürekli olarak bundan şikâyet ediyor.

I'm constantly telling her to behave herself. - Ona sürekli olarak terbiyesini takınmasını söylüyorum.

on
continuously, continually, all the time
incessantly

A bird is incessantly singing in my balcony. - Bir kuş sürekli olarak balkonumda ötüyor.

continuously

Tom called Mary continuously. - Tom sürekli olarak Mary'yi aradı.

People are changing continuously. - İnsanlar sürekli olarak değişiyorlar.

evermore
invariably
in ordinary
(deyim) for good and all
for good

Tom intends to live in Japan for good. - Tom sürekli olarak Japonya'da yaşamaya niyetleniyor.

The store closed down for good. - Dükkân sürekli olarak kapandı.

(Konuşma Dili) now and again
consistently

As recent research shows, the life expectancy in Japan is consistently increasing. - Yakın zamanda yapılan araştırmalara göre, Japonya'daki yaşam beklentisi sürekli olarak artıyor.

Sami consistently denied having an affair with Layla. - Sami, Leyla ile ilişkisi olduğunu sürekli olarak reddetti.

durably
continously
in constant
durable
perpetual
-den beri sürekli olarak
ever since
Türkçe - Türkçe
sıvırya
temelli