Bunun gülünç olduğunu düşündüğünü biliyorum.
- I know you think this is ridiculous.
Senin fikrin gülünç. Gülünç mü?
- Your idea is ridiculous. It is?
Kes şunu. Saçmalıyorsun.
- Stop it. You're being ridiculous.
Böylesine saçma bir hikayeyi sana kim anlattı?
- Whoever told you such a ridiculous story?
Ne komik bir karşılaştırma!
- What a ridiculous comparison!
O şimdiye kadar duyduğun en komik şey.
- That's the most ridiculous thing I've ever heard.
Fiyatlar saçma bir biçimde düşük.
- The prices are ridiculously low.
Ben bu gülünç pahalı elbiseyi hak edecek ne yaptım?
- What did I do to deserve this ridiculously overpriced dress?
Kendimi Breaking Bad'in sonunun gülünç bir şekilde aceleye getirildiğini düşünmekten alıkoyamıyorum - yine de çok güzel bir dizi ama daha iyi olabilirdi.
- I can't help but feel like the ending of Breaking Bad was ridiculously rushed, still an amazing show but it could've been better.
Adam's hair is ridiculous.
... Obviously, not so ridiculous anymore. ...
... DAVID BECKHAM: Her wardrobe is ridiculous already. ...