Yolda birçok hayvan gördü.
- She saw a lot of animals on the road.
Yolda birçok hayvan gördü.
- He saw a lot of animals on the road.
Tom her zaman iş başında çetin.
- Tom is always hard at work.
Tom bizim en çetin işçilerimizden biridir.
- Tom is one of our hardest workers.
O, yumurtalarını katı haşlanmış seviyor.
- She likes her eggs hard-boiled.
O, iş yerinde her zaman katıdır.
- She is always hard at work.
Bu benim için çok zordu.
- It's too hard for me.
Yaşlı adam duymakta zorlanıyor.
- The old man was hard of hearing.
Tom tekrar yüzmeye gitme fırsatını güçlükle bekleyebiliyordu.
- Tom could hardly wait for the chance to go swimming again.
Tom acıya güçlükle katlanabiliyordu.
- Tom could hardly stand the pain.
O acımasız öğretmenin bugün bize zor bir test vereceğinden oldukça eminim.
- I'm pretty sure that that mean teacher will give us a hard test today.
Kader bana acımasız bir ders verdi.
- Fate taught me a hard lesson.
Onun ne de çok kitabı var!
- What a lot of books he has!
Japonya, çok fazla kâğıt tüketmektedir.
- Japan consumes a lot of paper.
Bu benim için çok zordu.
- It's too hard for me.
Seni anlamak gerçekten çok zor.
- Understanding you is really very hard.
Bir çok çözümü düşünüyoruz.
- We are thinking of a lot of solutions.
Son zamanlarda, uzaktan eğitim hakkında bir çok konuşma vardı.
- Recently, there's been a lot of talk about distance education.
O, kimsenin hayal edemeyeceği en büyük sıkıntıya katlandı.
- He put up with the greatest hardship that no one could imagine.
O, büyük ailesini geçindirmek için sıkı çalışıyor.
- He works hard to support his large family.
Şiddetli yağmur yağmaya başladı.
- It began raining hard.
Dün şiddetli kar yağdı.
- It snowed hard yesterday.
Tom partide ne giyeceğine karar vermede zorlanıyor.
- Tom is having a hard time deciding what to wear to the party.
Hayat bu günlerde zorlaşıyor.
- Life is getting hard these days.
Tom'un neredeyse hiç yakın arkadaşı yok.
- Tom has hardly any close friends.
Neredeyse hiç kimse bu hayvanı yakından görmedi.
- Hardly anyone has seen this animal up close.
Çok çalışıyorsun. Bir süre ağırdan al.
- You are working too hard. Take it easy for a while.
Kendini ağırdan satan kızlardan hoşlanmam.
- I don't like girls who play hard to get.
He wants to make gobs of money selling cassettes.