olaysız

listen to the pronunciation of olaysız
Türkçe - İngilizce
eventless
uneventfully
{s} uneventful

The day was largely uneventful. - Gün büyük oranda olaysızdı.

olay
event

Her debut was the biggest social event of the season. - Onun sahneye ilk çıkışı mevsimin en büyük sosyal olayı idi.

You don't have to be very old to remember that event. - O olayı hatırlaman için çok yaşlı olmana gerek yok.

olay
incident

The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP. - Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.

The 1990's saw various incidents. - 1990'lar çeşitli olayları gördü.

olaysız uçuş
milk run
olay
case

I'm going to investigate this case. - Bu olayı araştıracağım.

He was involved in a murder case. - O, bir cinayet olayına karıştı.

olay
(Nükleer Bilimler) phenomena

Mathematics is the foundation of all exact knowledge of natural phenomena. - Matematik doğal olaylar hakkındaki bütün bilginin temelidir.

Tom believes in paranormal phenomena. - Tom normal ötesi olaylara inanıyor.

olay
{i} episode

It was an embarrassing episode. - Utanç verici bir olaydı.

olay
circumstance

Given the circumstances, it was inevitable that such an incident should take place. - Şartlar göz önüne alındığında, böyle bir olayın gerçekleşmesi kaçınılmazdı.

olay
fact

Wait until all the facts in the case are known. - Olay hakkındaki tüm gerçekler bilinene kadar bekleyin.

A fact-finding committee was set up to determine the cause of the incident. - Olayın nedenini belirlemek için bir gerçeği bulma komitesi kuruldu.

olay
happening

Tom doesn't need to worry about that happening. - Tom'un o olay hakkında endişelenmesine gerek yok.

This is an actual happening. - Bu gerçek bir olaydır.

olay
experience

This is Mary's first experience of a death in the family. - Bu, Mary'nin ailedeki ilk ölüm olayıdır.

Tom had a similar experience. - Tom benzer bir olay yaşadı.

olay
chose
olay
event, occurrence
olay
apparition
olay
thing

If Tom would learn to be a little more positive about things, people would probably like him a bit more. - Tom olaylar hakkında biraz daha olumlu olmayı öğrense, büyük olasılıkla insanlar ondan biraz daha hoşlanır.

Try to see things as they really are. - Olayları gerçekten oldukları gibi görmeye çalış.

olay
occurring
olay
accident

What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene. - Bu kazada beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine bu kadar çabuk gelmeleri.

What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene. - Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.

olay
bang
olay
business
olay
occasion

What's the big occasion today? - Bugünkü büyük olay nedir?

olay
occurrence

That occurrence is inevitable. - O olay kaçınılmazdır.

Needless to say, theft was a rare occurrence. - Söylemeye gerek yok, hırsızlık nadir bir olaydı.

olay
phenomenon

Acid rain is not a natural phenomenon. - Asit yağmuru bir doğa olayı değildir.

A rainbow is a natural phenomenon. - Bir gök kuşağı doğal bir olaydır.

olay
news event
olay
episodes
olay
the event
olay
unusual event, incident
olay
instance
olay
event, incident, case, fact, happening, occurrence; phenomenon
olay
scene

She described the scene in detail. - Olay yerini detaylı olarak tanımladı.

The scene of the car accident was a horrifying sight. - Araba kazası olay yeri korkunç bir manzaraydı.

olay
affair

The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP. - Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.

He expressed regret over the affair. - Olaydan duyduğu üzüntüyü ifade etti.

olay
contingent
İngilizce - İngilizce

olaysız teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

olay
Palm leaves, prepared for being written upon with a style pointed with steel
Türkçe - Türkçe

olaysız teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

OLAYSIZ
Olayı olmayan, hiçbir olay çıkmamış olan, hadisesiz
Olay
fenomen
olay
Önemli tarihî olgu
olay
Ortaya çıkan, oluşan durum, ilgi çeken veya çekebilecek nitelikte olan her türlü iş, hadise, vak'a
olay
Ortaya çıkan, oluşan durum, ilgi çeken veya çekebilecek nitelikte olan her türlü iş, hadise, vaka: "O olaydan sonra bir daha yalnız kalmamıştık onunla."- N. Cumalı. Önemli tarihsel olgu
olay
(Osmanlı Dönemi) hâdise