Bu ülkeyi yine ulu yapmak için ileri görüşlü bir öndere ihtiyacımız var.
- We need a forward-looking leader to make this country great again.
Bir ulusun büyük olması için mutlaka güçlü olması gerekmez.
- A nation need not necessarily be powerful to be great.
Tom ekranda ne oynarsa oynasın, muhteşem görünüyor.
- No matter what he plays on the screen, Tom looks great.
Anne sevgisi en muhteşem şeydir.
- Maternal love is the greatest thing.
Birkaç harika fikrim var ama paraya ihtiyâcım var.
- I've got some great ideas but I need money.
Bu pilavın harika tadı var.
- This pilaf tastes great!
Cılız bir kıvılcım kocaman bir aleve dönüşebilir.
- A tiny spark may become a great flame.
Kocasının hastalığı ona büyük endişeye yol açtı.
- Her husband's illness caused her great anxiety.
Cılız bir kıvılcım kocaman bir aleve dönüşebilir.
- A tiny spark may become a great flame.
Bu, çok önemli bir konu.
- This is a matter of great importance.
Bu sorun çok önemlidir.
- This matter is of great importance.
Çok iyi hissetmiyorum.
- I haven't been feeling so great.
Bob ve ben çok iyi arkadaşlarız.
- Bob and I are great friends.
O kadar müthiş değil.
- It's not all that great.
Avukatın müthiş profesyonel yeteneği sayesinde çok sayıda müvekkili var.
- Because of his great professional skill, the lawyer has a large number of clients.
Senin harika yeteneğin var. Sen gerçekten yeteneklisin.
- You have great talent. You are truly gifted.
İstasyonda biletimi bulurken büyük zorluk yaşadım.
- I had great difficulty in finding my ticket at the station.
İngiltere ve İskoçya, 1 Mayıs 1707'de birleşti ve Büyük Britanya Krallığı'nı oluşturdu.
- England and Scotland were unified on May 1, 1707, to form the Kingdom of Great Britain.
Online alışveriş ve rezervasyonun büyümesi tüketiciler için hayatı oldukça iyileştirdi.
- The growth of online shopping and booking has greatly improved life for the consumers.
İyi sağlık büyük bir nimettir.
- Good health is a great blessing.