- kuru teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- dry These clothes are finally dry. -Bu giysiler nihayet kuru. 
 Mary uses eyedrops for her dry eyes. -Mary kuru gözleri için göz damlaları kullanır. 
 
- dry; dried; arid; (bitki) dead, withered; skinny, thin; bare, unfurnished; empty, vain 
- juiceless 
-  (Havacılık) dry motor
- dead Their job is to fell the dead trees. -Onların işi kurumuş ağaçları kesip devirmek. 
 A dead leaf fell to the ground. -Kuru bir yaprak yere düştü. 
 
- naked 
-  (Bilgisayar) organi He is playing an important role in our organization. -O, kuruluşumuzda önemli bir rol oynuyor. 
 We must beef up our organization. -Kuruluşumuzu güçlendirmeliyiz. 
 
- thin The weather's so good I think I'll hang the laundry out to dry. -Hava çok iyi, kuruması için çamaşırlarımı dışarıya asmayı düşünüyorum. 
 That shirt used to look really nice on you, but I think it shrank in the dryer. -Eskiden bu gömlek sana çok yakışırdı ama sanırım kurutma makinesinde çekmiş. 
 
- unfurnished 
-  (Tıp) kuru
- skinny 
- cold start 
- dusty 
- dryer That shirt used to look really nice on you, but I think it shrank in the dryer. -Eskiden bu gömlek sana çok yakışırdı ama sanırım kurutma makinesinde çekmiş. 
 Somebody has stolen my hair dryer. -Birisi saç kurutma makinemi çaldı. 
 
- withered Because of the drought, the grass has withered. -Kuraklık nedeniyle çimler kurudu. 
 
- scraggy 
- bare, unadorned, unfurnished 
- drying Mary's dress is drying in the sun. -Mary'nin giysisi güneşte kuruyor. 
 Why are you drying your hair? -Niçin saçını kurutuyorsun? 
 
- emaciated, thin 
- dry, unfeeling, curt (utterance) 
- dry; dried 
- slang hashish, hash 
- dead (plant) 
- arid It's the most arid landscape I've ever seen. -Bu şimdiye kadar gördüğüm en kuru peyzaj. 
 
- dried Tom dried his face with a towel. -Tom havluyla yüzünü kuruladı. 
 Raisins are dried grapes. -Kuru üzüm kurutulmuş üzümdür. 
 
- scarious 
- sapless 
- empty, hollow, vain, meaningless 
- gaunt 
-  {f} withering
- become dry 
- sear 
- meager 
- corky 
- poor Dan, the son of a poor man, dreamed of a university education. -Yoksul bir adamın oğlu olan Dan, bir üniversite eğitiminin hayalini kuruyordu. 
 
- sere 
- secco 
- juice I can't squeeze juice out of this orange. It's dry. -Bu portakalın suyunu sıkamıyorum. O kuru. 
 
- xero 
- kuru üzüm
- raisin Raisins are dried grapes. -Kuru üzüm kurutulmuş üzümdür. 
 Sometimes raisins are added. -Bazen kuru üzümler ilave edilir. 
 
- kuru ot
- fodder 
- kuru (iklim)
- arid 
- kuru cilt
- dry skin 
- kuru dere
- wadi 
- kuru duman
-  (Meteoroloji) haze
- kuru duvar
-  (İnşaat) dry-wall
- kuru ekmek
- dry bread 
- kuru incir
-  (Gıda) dry figs
- kuru kar
-  (Havacılık) dry snow
- kuru kütle
-  (Çevre) dry mass
- kuru pil
- dry-charged battery 
- kuru soğan
-  (Gıda) onion
- kuru soğuk
- black frost 
- kuru taç
-  (Denizbilim) desicator
- kuru temizleme yapmak
-  (Tekstil) dry-clean
- kuru yemiş
- dried fruits 
- kuru yemiş
- nut 
- kuru yük
-  (Askeri) bulk
- kuru ölçü
- dry measure 
- kuru üzüm
-  (Gıda) currants
- kuru üzüm
- dried grape Raisins are dried grapes. -Kuru üzüm kurutulmuş üzümdür. 
 
- kuru üzüm
-  (Gıda) sultanas
- kuru üzüm
- dried vine fruit 
- kuru ısı
- dry heat 
- kuru yemiş
- snacks 
- kuru meyve bot
- nut 
- kuru ağaç
- dry tree 
- kuru erik
- prunes Which do you prefer, raisins, prunes or dates? -Hangisini tercih edersin, kuru üzüm, kuru erik veya hurma mı? 
 
- kuru fasulye
- haricot bean 
- kuru kopya
- xerox 
- kuru maya
- dry yeast karışıma kuru maya eklemeyi unutma. 
 
- kuru sebze
- dried vegetables 
- kuru tarım
- dry farming 
- kuru termometre sıcaklığı
- dry bulb temperature 
- kuru yaprak
- dry leaves 
- kuru yük
- wey 
- kuru çay
- dry tea 
- kuru akü
- dry accumulator 
- kuru apreleme
- dry finishing 
- kuru arazi
- terra firma 
- kuru ağırlık
- dry weight 
- kuru basınçölçer
- aneroid barometer 
- kuru batarya
- dry battery 
- kuru baz
-  (Ticaret) dry based
- kuru başına
- all alone 
- kuru başına kalmak
- to be left without friends or relatives, be all on one's own 
- kuru beton
- earth-moist concrete 
- kuru beton
-  (İnşaat) dry concrete
- kuru buhar
- dry steam 
- kuru buhar
- dry vapour 
- kuru buz
- dry ice Tom put a piece of dry ice into a cup of water. -Tom bir bardak suya bir parça kuru buz koydu. 
 
- kuru buz
- carbon dioxide snow 
- kuru bölme
- dry partition 
- kuru dallar
- dead wood 
- kuru damıtma
- dry distillation 
- kuru debriyaj
- dry clutch 
- kuru disk
- dry plate 
- kuru doku
-  (Tıp) dry tissue
- kuru doğrultmaç
- dry rectifier 
- kuru dren
-  (Tarım,Teknik) blind drain
- kuru duvar
- dry wall 
- kuru döküm kumu
- dry sand 
- kuru dönüş
- dry return 
- kuru ek
-  (Elektrik, Elektronik,Teknik) dry joint
- kuru ekmek
- crust 
- kuru ekmek
- dry bread, bread eaten with nothing else 
- kuru eleme
- dry screening 
- kuru erik
-  (Gıda) dry prune
- kuru erik
- French plums 
- kuru erik
- prunelle 
- kuru erik
- prune Which do you prefer, raisins, prunes or dates? -Hangisini tercih edersin, kuru üzüm, kuru erik veya hurma mı? 
 
- kuru fasulye
- 1. dried beans. 2. a dish made of stewed dried beans 
- kuru fasulye
-  (Tabiat Doğa) (bitki, Fam: baklagiller,bakliye fasilesi) [syn.: kuru fasulye, lubya] haricot bean
- kuru filtre dry filter
- (for an air conditioner) 
- kuru galvanizleme
- dry galvanizing 
- kuru gaz
- dry gas 
- kuru gibi
- semidry 
- kuru gömlek
-  (Otomotiv) dry sleeve
- kuru gürültü
- a) much ado about nothing b) bluster, empty talk, nonsense 
- kuru gürültü
- 1. meaningless excitement, much ado about nothing. 2. bluster, empty talk 
- kuru gürültü
- much cry and little wool 
- kuru halde
- in dry state 
- kuru harç
-  (İnşaat) dry mortar
- kuru hat
-  (Meteoroloji) dry line
- kuru hava
- dry air 
- kuru havuz
- graving dock 
- kuru havuz
- naut . dry dock, floating dock, floating dry dock 
- kuru iftira
- sheer calumny 
- kuru incir
- dried fig Don't leave him alone with that bag of dried figs. -Onu o kuru incir torbasıyla yalnız bırakma. 
 I bought a huge bag of dried figs yesterday. -Dün büyük bir torba kuru incir satın aldım. 
 
- kuru işlem
-  (Kimya) dry process
- kuru işleme
- dry process 
- kuru işletim
- dry run 
- kuru jel
-  (İnşaat) xerogel
- kuru kafa
- death's-head 
- kuru kafes
- mere skeleton, skin and bones 
- kuru kalabalık
- 1. crowd of idle onlookers. 2. useless and worn-out things, junk 
- kuru kalabalık
- useless crowd 
- kuru kalıplama
- dry-press 
- kuru karter
- dry sump 
- kuru kavrama
- dry clutch 
- kuru kavşak
- dry joint 
- kuru kaymak
- clotted cream, Devonshire cream 
- kuru koyak
-  (Jeoloji) dry valley
- kuru koşma
-  (Bilgisayar,Teknik) dry run
- kuru kum
-  (Askeri,İnşaat) dry sand
- kuru kuru öksürmek
- hack 
- kuru kuruya
- uselessly, in vain 
- kuru kuyu
-  (Çevre) drywell
- kuru kuyu
- dry well, cesspool, sink 
- kuru kuyu
- dry well 
- kuru köfte
- grilled meat patty 
- kuru küspe
- dried pulp 
- kuru kırma
- dry crushing 
- kuru laf
- empty promise(s) 
- kuru laf karın doyurmaz
- (Atasözü) Empty promises don't fill one's belly 
- kuru madde
- dry matter 
- kuru mahya
-  (İnşaat) dry ridge
- kuru meyve
- dried fruit 
- kuru moloz
- dry rubble 
- kuru olmak
- desiccate 
- kuru ortam
- dry environment 
- kuru ot
- 1. hay. 2. dried herb 
- kuru ot
- fodder, hay 
- kuru ot yığını
- rick 
- kuru ot yığını
- haystack 
- kuru ot yığını
- hayrick 
- kuru ot yığını
- pike 
- kuru otla örtmek
- mulch 
- kuru pancar
- dried sugar beet 
- kuru pasta
- biscuit 
- kuru pere
-  (İnşaat) dry riprap
- kuru pere
-  (İnşaat) dry stone pitching
- kuru pil
- dry cell 
- kuru poğaça
- a flaky, savory pastry 
- kuru pus
-  (Meteoroloji) dry haze
- kuru pus
- haze 
- kuru pusula
- dry compass 
- kuru ral
- dry rale 
- kuru redresör
- dry rectifier, metal rectifier 
- kuru sarma
-  (Havacılık) dry winding
- kuru ses
- dry voice 
- kuru silme
- dry grinding 
- kuru sis
-  (Meteoroloji) dry fog
- kuru soğuk
- dry cold, black frost 
- kuru soğuk
- dry cold 
- kuru sürtünme
- dry friction 
- kuru sıkı
- 1. blank (shot). 2. bluff, empty threat 
- kuru sıkı atmak
- to utter empty threats 
- kuru tahtada kalmak
- to be left without a stick of furniture in one's house 
- kuru tarım
-  (Tarım) dry land farming
- kuru taşlama
- dry grinding 
- kuru tehdit
- sheer brutality, brutish threat 
- kuru tekne
- hull, hulk 
- kuru temizleme
- dry cleaning Tom picked up the dry cleaning on his way home. -Tom eve giderken kuru temizlemeyi aldı. 
 Do you want dry cleaning or regular wash? -Kuru temizleme mi yoksa normal yıkama mı istiyorsun? 
 
- kuru temizleme
- cleaning Please pick up my dry cleaning. -Lütfen kuru temizlemeden elbiselerimi alıver. 
 Tom picked up the dry cleaning on his way home. -Tom eve giderken kuru temizlemeyi aldı. 
 
- kuru temizleme deterjanı
- dry-cleaning detergent 
- kuru temizleme deterjanı
- dry cleaning detergent 
- kuru temizleme dükkânı
- dry cleaner's 
- kuru temizleme endüstrisi
- dry cleaning industry 
- kuru temizleme haslığı
- fastness dry cleaning 
- kuru temizleme haslığı
-  (Tekstil) fastness to dry cleaning
- kuru temizleme yapmak
- to dry-clean 
- kuru temizleme yapmayın
- Do not dry clean 
- kuru temizlemek
- dry-clean 
- kuru temizleyici
- dry cleaner I'd like to send my dress to a dry cleaner. -Elbisemi bir kuru temizleyiciye göndermek istiyorum. 
 
- kuru temizleyici
- cleaners 
- kuru temizleyici
- dry cleaner's 
- kuru temizleyiciye vermek
- to have sth dry-cleaned 
- kuru termometre
- dry thermometer 
- kuru toz
-  (Tıp) dry powder
- kuru vaat
- empty promise 
- kuru vadi
- arroyo 
- kuru vadi
- dry valley 
- kuru vejetasyon
- dried vegetation 
- kuru yem
- dry fodder 
- kuru yemiş
- kuruyemiş 
- kuru yemiş
- 1. dried fruit. 2. (edible) nuts 
- kuru yemişçi
- seller of dried fruit and nuts 
- kuru yöntem
- dry system 
- kuru yöntem döner fırın
- dry process rotary kiln