She held him by the sleeve.
- O, onu kolundan tuttu.
These blouses are long sleeved.
- Bu bulüzler uzun kolludur.
The cushions on the sofa don't match those on the armchairs.
- Kanepedeki minderler koltuklardakilerle eşleşmiyor.
Four armed men held up the bank and escaped with $4 million.
- Dört kollu adam bankayı soydu ve 4 milyon dolar ile kaçtı.
I put a new handle to the door.
- Kapıya yeni bir kol taktım.
This car handles well.
- Bu araba kolay kullanılır.
Which branch of the armed forces were you in?
- Silahlı kuvvetlerin hangi kolundaydın?
Those branches break easily.
- O dallar kolayca kırılır.
Please take this parcel to the post office.
- Lütfen bu koliyi postaneye götür.
Her recently-released short story collection thrills enthusiasts of postmodern works in Esperanto.
- Onun yakın zamanda yayımlanan öykü koleksiyonu Esperanto'da post modern eserlerin meraklılarını heyecanlandırıyor.
Our team can easily beat your team in the first game.
- İlk oyunda takımımız takımınızı kolayca yenebilir.
Beating the other team was no sweat at all.
- Diğer takımı yenmek hiç kolay değil.
They all have arms, legs, and heads, they walk and talk, but now there's SOMETHING that wants to make them different.
- Onların hepsinin, kolları, bacakları, ve kafaları var,onlar yürürler ve konuşurlar, ama şimdi onlara farklı yapmak isteyen bir şey var.
Marijuana is now legal in Colorado.
- Esrar Kolarado'da artık yasaldır.
I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him.
- Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.
Memories of my college days come to my mind.
- Kolej günlerimin anılarını hatırlarım.
Tom broke some bones in his arm and hand.
- Tom kolundaki ve elindeki bazı kemikleri kırdı.
This car handles very easily.
- Bu araba çok kolay kullanılır.
Mary cleared the platforming section with ease.
- Mary, platformlama bölümünü kolaylıkla temizledi.
I asked for a seat in the no-smoking section.
- Sigara içilmeyen bölümde bir koltuk istedim.
Finding his office was easy.
- Onun bürosunu bulmak kolaydı.
Finding his office was easy.
- Onun ofisini bulmak kolaydı.
Tom had to get a cholera shot.
- Tom bir kolera aşısı yaptırmak zorunda kaldı.
Tom was worried that his cholesterol level might be a little high.
- Tom kolesterol seviyesinin biraz yüksek olabileceğinden endişeliydi.
You have to stay in your seat.
- Sen koltuğunda kalmak zorundasın.
It is easier to stay out than to get out.
- Dışarıda kalmak dışarı çıkmaktan daha kolaydır.
Tom's car has crank windows.
- Tom'un arabasının pencere açma kolu vardır.
I grind my coffee by hand with a coffee grinder with a crank handle.
- Ben kahvemi bir çevirme kollu kahve değirmeni ile öğütürüm.
She took me under her wing and taught me everything she knew.
- O bana kol kanat gerdi ve bildiği her şeyi bana öğretti.
Tom took me under his wing.
- Tom bana kol kanat gerdi.
Whenever an accident happens, the first thing the doctors look for is a bracelet, a necklace, or some accessory that can provide some information about the patient.
- Ne zaman bir kaza olsa doktorların aradığı ilk şey hasta hakkında bazı bilgiler sağlayan bir bilezik, bir kolye, veya bir aksesuardır.
Tom noticed the bracelet on Mary's arm.
- Tom Mary'nin kolundak bileziği fark etti.
Press down on the lever.
- Kolun üstüne bastırınız.
Tom put two slices of bread into the toaster and pushed down on the lever.
- Tom ekmek kızartma makinesine iki dilim ekmek koydu ve kolu aşağı itti.
Your arms are more important than that stick, so instead of using your arm, use the stick.
- Kollarınız o çubuktan daha önemlidir, bu nedenle kolunuzu kullanmak yerine çubuğu kullanın.
I can barely move my arms.
- Ben kollarımı zar zor oynatabiliyorum.
I can barely bend my left arm.
- Sol kolumu zar zor bükebiliyorum.