She held him by the sleeve.
 - O, onu kolundan tuttu.
Tom wears long sleeves when working in the garden.
 - Tom bahçede çalışırken uzun kollu giyer.
She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm.
 - Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.
He caught me by the arm.
 - O beni kolumdan yakaladı.
This machine is easy to handle.
 - Bu makineyi idare etmek kolaydır.
This car handles very easily.
 - Bu araba çok kolay kullanılır.
Which branch of the armed forces were you in?
 - Silahlı kuvvetlerin hangi kolundaydın?
Those branches break easily.
 - O dallar kolayca kırılır.
The bridge is supported by 10 posts.
 - Köprü on kolonla destekleniyor.
The post office is not far from your college.
 - Postane kolejden uzak değildir.
Beating the other team was no sweat at all.
 - Diğer takımı yenmek hiç kolay değil.
Our team can easily beat your team in the first game.
 - İlk oyunda takımımız takımınızı kolayca yenebilir.
They all have arms, legs, and heads, they walk and talk, but now there's SOMETHING that wants to make them different.
 - Onların hepsinin, kolları, bacakları, ve kafaları var,onlar yürürler ve konuşurlar, ama şimdi onlara farklı yapmak isteyen bir şey var.
Many had lost their arms or legs.
 - Birçok insan kollarını ya da bacaklarını kaybetmiş.
France's currency was the franc, and its symbol was ₣. While it is no longer used in France, francs are still in use in some former French colonies such as Guinea.
 - Fransa'nın para birimi franktı ve sembolü ₣ idi. Frank Fransa'da artık kullanılmıyor ama Gine gibi bazı eski Fransız kolonilerinde hâlâ kullanılmaktadır.
Memories of my college days come to my mind.
 - Kolej günlerimin anılarını hatırlarım.
This machine is easy to handle.
 - Bu makineyi idare etmek kolaydır.
This car handles very easily.
 - Bu araba çok kolay kullanılır.
I asked for a seat in the no-smoking section.
 - Sigara içilmeyen bölümde bir koltuk istedim.
Mary cleared the platforming section with ease.
 - Mary, platformlama bölümünü kolaylıkla temizledi.
Finding his office was easy.
 - Onun ofisini bulmak kolaydı.
Finding his office was easy.
 - Onun bürosunu bulmak kolaydı.
There have been many cases of cholera this year.
 - Bu yıl çok sayıda kolera vakası yaşandı.
Tom was worried that his cholesterol level might be a little high.
 - Tom kolesterol seviyesinin biraz yüksek olabileceğinden endişeliydi.
You have to stay in your seat.
 - Sen koltuğunda kalmak zorundasın.
It's easier to stay out of jail than to get out of jail.
 - Hapishanenin dışında kalmak hapishaneden çıkmaktan daha kolaydır.
Tom's car has crank windows.
 - Tom'un arabasının pencere açma kolu vardır.
I grind my coffee by hand with a coffee grinder with a crank handle.
 - Ben kahvemi bir çevirme kollu kahve değirmeni ile öğütürüm.
She took me under her wing and taught me everything she knew.
 - O bana kol kanat gerdi ve bildiği her şeyi bana öğretti.
Tom took me under his wing.
 - Tom bana kol kanat gerdi.
Whenever an accident happens, the first thing the doctors look for is a bracelet, a necklace, or some accessory that can provide some information about the patient.
 - Ne zaman bir kaza olsa doktorların aradığı ilk şey hasta hakkında bazı bilgiler sağlayan bir bilezik, bir kolye, veya bir aksesuardır.
Tom noticed the bracelet on Mary's arm.
 - Tom Mary'nin kolundak bileziği fark etti.
Tom put two slices of bread into the toaster and pushed down on the lever.
 - Tom ekmek kızartma makinesine iki dilim ekmek koydu ve kolu aşağı itti.
Press down on the lever.
 - Kolun üstüne bastırınız.
Your arms are more important than that stick, so instead of using your arm, use the stick.
 - Kollarınız o çubuktan daha önemlidir, bu nedenle kolunuzu kullanmak yerine çubuğu kullanın.
I can barely move my arms.
 - Ben kollarımı zar zor oynatabiliyorum.
Winston was an earthborn, but he emigrated to the Martian colony Barsoom in his teenage years.
 - Winston bir faniydi ama gençlik yıllarında Mars kolonisi Barsoom'a göç etti.