kendisini

listen to the pronunciation of kendisini
Türkçe - İngilizce
herself

Catherine had an ulterior motive when she urged her father to buy a new car. She hoped that she'd be able to drive it herself. - Yeni bir araba satın alması için babasına baskı yaptığında Catherine'nin bir art niyeti vardı; O, arabayı kendisinin sürebileceğini umuyordu.

She devoted herself to her children. - Kendisini çocuklarına adadı.

himself

He confined himself to his room. - O kendisini odasına kapatmıştı.

He supported himself with a stick. - O, kendisini bir baston ile destekledi.

kendi
own

This is a picture of her own painting. - Bu, onun kendi çizimi olan bir resimdir.

I perceive myself as my own god. - Kendimi kendi tanrım olarak görüyorum.

kendi
self

Is it possible to pass the tax accountant exam by self study? - Kendi kendine çalışma ile, vergi muhasebecisi sınavını geçmek mümkün mü?

The man pleaded self-defence. - Adam kendini savunmak için yalvardı.

kendisini araba tutan
carsick
kendisini değersiz görmek
(deyim) feel insignificant
kendisini değersiz görmek
(deyim) feel small
kendisini helak etmek
(deyim) burn the candle at both ends
kendisini helak etmek
(deyim) hold the rope at both ends
kendisini küçük düşürmek
make oneself cheap
kendisini küçük düşürmek
to make oneself cheap
kendisini küçük görmek
(deyim) feel small
kendisini paralamak
(deyim) hold the rope at both ends
kendisini paralamak
(deyim) burn the candle at both ends
kendisini sakatlama
(Kanun) self mutilation
kendisini sakatlama
(Kanun) self inflicted injury
kendisini sakatlama
(Kanun) self-injury
kendisini sakatlama
(Kanun) self-harm
kendisini vermek
devote oneself
kendisini yenilemek
(deyim) blow the cobwebs away
kendi
respective

Both Fadil and Layla continued to climb their respective career ladders. - Hem Fadıl hem de Leyla, kendi kariyer merdivenlerini tırmanmaya devam ettiler.

Tom and Mary spoke in their respective languages. - Tom ve Mary kendi dillerinde konuştu.

kendi
oneself

One ought to be true to oneself. - İnsan kendine karşı dürüst olmalı.

It's very difficult to know oneself. - Kendini bilmek çok zordur.

kendi
herself

Yumi went there by herself. - Yumi oraya kendi gitti.

She always comforted herself with music when she was lonely. - O yalnızken kendini her zaman müzikle rahatlattı.

kendi
himself

He taught himself French. - Kendisine Fransızca öğretti.

He said NO to himself. He said YES aloud. - Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.

kendi
its

The candle went out by itself. - Mum kendiliğinden söndü.

America fancies itself the world's freest nation. - Amerika, kendisinin dünyanın en özgür ülkesi olduğundan hoşlanıyor.

kendi
of one's own
kendi
itself

If it were not for books, each generation would have to rediscover for itself the truths of the past. - Kitaplar olmasaydı, her nesil kendisi için geçmişin gerçeklerini yeniden keşfetmek zorunda kalacaktı.

No definition of poetry is adequate unless it be poetry itself. - Onun kendisi şiir olmadıkça, şiirle ilgili hiçbir tanım yeterli değildir.

kendi
auto

In the automotive industry of the 1970's, Japan beat the U.S. at its own game. - 1970'lerin otomotiv endüstrisinde Japonya kendi oyununda ABD'yi yendi.

It happens automatically. - Bu kendiliğinden olur.

kendi
him

He taught himself French. - Kendisine Fransızca öğretti.

He gathered his children around him. - O, çocuklarını kendi etrafına topladı.

kendi
{s} simple

Why? That was the simple question everyone was asking themselves. - Neden? O herkesin kendine sorduğu basit soruydu.

First of all, please do a simple self-introduction. - Her şeyden önce, lütfen basit bir kendini tanıtım yap.

kendi
auto-
kendi
personally
kendi
her

Yumi went there by herself. - Yumi oraya kendi gitti.

She said NO to herself. She said YES aloud. - Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.

kendi
several

Several young engineers were employed and were devoted to developing a new computer. - Birçok genç mühendis istihdam edildi ve onlar kendilerini yeni bir bilgisayar geliştirmek için adadılar.

John helped himself to several pieces of pie without asking. - John sormadan birkaç adet pastayı kendisi aldı.

Kendi
my own

If God doesn't exist in our world, then I will create God with my own hands. - Tanrı dünyamızda yoksa, öyleyse Tanrı'yı kendi ellerimle yaratacağım.

This is a picture of my own painting. - Bu kendi yaptığım bir resimdir.

kendi
he; she
kendi
his own
kendi
to own

I hope to own my own house someday. - Bir gün kendi evime sahip olmayı umuyorum.

kendi
pwn
kendi
one's own
kendi
self; own; in person
kendi
self, oneself
kendi
eigen
kendi
he
İngilizce - İngilizce

kendisini teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

kendi
A container of Asian derivation, usually handleless, used to hold liquid with a broad opening on top for inserting liquid and usually only one spout for pouring
Türkçe - Türkçe

kendisini teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

kendi
Bir işte başkalarının etkisi bulunmadığını belirtir: "Kendi yapacağı işi bırakır, âleme öğüt vermeye kalkar."- B. Felek. "Kendisi, kendileri" biçiminde bazen saygı duygusuyla veya söz konusu olanları amaçlayarak o ve onlar yerine kullanılır
kendi
Kişiler üzerinde direnilerek durulduğunu anlatır
kendi
İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarar: "Kendi ülkemizde kendimizi yok edeceklerdi."- R. E. Ünaydın
kendi
Kişisel: "Bizim için ölüm, yani kendi dünyamızın ölümü kâinatın en mühim hadisesidir."- A. Ş. Hisar
kendi
İyelik eki almış bulunan isimlerden önce eksiz olarak iyelik düşüncesini pekiştirir, kişisel
kendi
Bir işte başkalarının etkisi bulunmadığını belirtir
kendi
"Kendisi, kendileri" biçiminde bazen saygı duygusuyla veya söz konusu olanları amaçlayarak o ve onlar yerine kullanılır
kendi
İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarar