Actually, we had prepared ourselves for defeat.
- Aslında kendimizi yenilgiye hazırlamıştık.
We must take care of ourselves.
- Kendimize bakmalıyız.
He saved the boy at the risk of his own life.
- Kendi yaşamını riske atarak çocuğu kurtardı.
This is a picture of her own painting.
- Bu, onun kendi çizimi olan bir resimdir.
Tom doesn't seem to have any self-confidence.
- Tom kendine güveni var gibi görünmüyor.
The man pleaded self-defence.
- Adam kendini savunmak için yalvardı.
Tom and Mary spoke in their respective languages.
- Tom ve Mary kendi dillerinde konuştu.
Both Fadil and Layla continued to climb their respective career ladders.
- Hem Fadıl hem de Leyla, kendi kariyer merdivenlerini tırmanmaya devam ettiler.
We should tell the children how to defend oneself.
- Çocuklara kendilerini nasıl koruyacaklarını anlatmalıyız.
One ought to be true to oneself.
- İnsan kendine karşı dürüst olmalı.
She wears high heels to make herself look taller.
- O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
Yumi went there by herself.
- Yumi oraya kendi gitti.
He taught himself French.
- Kendisine Fransızca öğretti.
He said NO to himself. He said YES aloud.
- O kendi kendineHAYIRdedi.Yüksek sesle EVET dedi.
America fancies itself the world's freest nation.
- Amerika, kendisinin dünyanın en özgür ülkesi olduğundan hoşlanıyor.
Every fox praises its tail.
- Herkes kendi yaptığıyla övünür.
The candle went out by itself.
- Mum kendiliğinden söndü.
History repeats itself.
- Tarih kendini tekrarlar.
Tom was signing autographs in front of the theater.
- Tom tiyatronun önünde kendi el yazısıyla imza atıyordu.
In the automotive industry of the 1970's, Japan beat the U.S. at its own game.
- 1970'lerin otomotiv endüstrisinde Japonya kendi oyununda ABD'yi yendi.
He taught himself French.
- Kendisine Fransızca öğretti.
He said NO to himself. He said YES aloud.
- Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
First of all, please do a simple self-introduction.
- Her şeyden önce, lütfen basit bir kendini tanıtım yap.
Why? That was the simple question everyone was asking themselves.
- Neden? O herkesin kendine sorduğu basit soruydu.
This is a picture of her own painting.
- Bu, onun kendi çizimi olan bir resimdir.
I showed her my room.
- Ona kendi odamı gösterdim.
Several young engineers were employed and were devoted to developing a new computer.
- Birçok genç mühendis istihdam edildi ve onlar kendilerini yeni bir bilgisayar geliştirmek için adadılar.
Tom speaks several languages fluently, but for his job, he only translates into his native language.
- Tom birkaç dili akıcı olarak konuşur fakat onun işi gereği, o sadece kendi ana diline çeviri yapar.
This is a picture of my own painting.
- Bu kendi yaptığım bir resimdir.
I perceive myself as my own god.
- Kendimi kendi tanrım olarak görüyorum.
I hope to own my own house someday.
- Bir gün kendi evime sahip olmayı umuyorum.