kaynaşmak

listen to the pronunciation of kaynaşmak
Türkçe - Türkçe
Çok kalabalık ve kıpırdak olmak, hareket etmek
Uyuşmak, yakın ilişki kurmak, derinleştirmek
Huzursuzluk olmak
Ayrılmayacak bir biçimde birleşmek
Birleşmek
Uyuşmak, yakın ilişki kurmak, derinleştirmek: "Ceylanlarla kaynaşan çocuk, onların seslerini tıpkı onlar gibi çıkarmayı öğrenmişti."- H. E. Adıvar
Kalabalık bir biçimde çok hareket etmek: "Kumun üstünde bir sürü kadın erkek, oğlan kız kaynaşıyor."- F. R. Atay
Birbirine iyice uymak
Kaynaşma
füzyon
Kaynaşma
imtizaç
kaynaşma
Huzursuzluk: "Meclisteki kaynaşmalar yatıştı ve normal bir durum sağlanabildi mi?"- Y. K. Karaosmanoğlu
kaynaşma
Huzursuzluk
kaynaşma
Kalabalığın çok olduğu bir yerde kıpırdanma, hareketlilik
kaynaşma
Kaynaşmak işi
kaynaşma
Kaynaşmak işi: "Atmosfer karşılıklı anlayış ve kaynaşma atmosferi idi."- H. Taner
kaynaşmak