insan%c3%bcst%c3%bc teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- insan
- man
Many people worry about paying their bills.
- Bir sürü insan faturalarını ödeme konusunda endişeleniyor.
There are many people in Asia.
- Asya'da bir sürü insan vardır.
- insan
- human
Products with GMO are dangerous to human life.
- GDO'lu ürünler insan hayatı için tehlikelidir.
War is a crime against humanity.
- Savaş, insanlık dışı bir suçtur.
- insan
- microcosm
- insan eliyle yapılmış şey
- artifact
- insan eseri
- (Jeoloji) artifact
- insan soyu
- mankind
- insan tasviri
- figure
- insan
- homo
- insan
- thing
The only thing one never regrets are one's mistakes.
- Bir insanın asla pişman olmayacağı tek şey onun hatalarıdır.
A Japanese person would never do such a thing.
- Bir Japon insanı böyle bir şeyi asla yapmazdı.
- insan
- humane
Isn't that the most humane punishment for criminals?
- Bu, suçlular için en insancıl ceza değil midir?
- insan
- being
Language changes as human beings do.
- İnsanoğlu değiştikçe dil de değişir.
As a result, people have got so used to being paid this way that they're uncomfortable with any other.
- Sonuçta, insanlar kendilerine bu şekilde ödeme yapılmasına öyle alışmışlar ki başka türlüsünden rahatsız oluyorlar.
- insan
- (Latin) persona
Tom doesn't like it when people invade his personal space by standing too close to him.
- İnsanlar ona çok yakın durarak onun kişisel alanını istila ettiğinde Tom bunu sevmez.
The development of the personal computer has revolutionised the way people work, the way they live, and the way they interact with each other.
- Kişisel bilgisayarın gelişmesi insanların çalışma tarzında, yaşama tarzında ve birbirleriyle etkileşime girme tarzında devrim yapmıştır.
- insan
- (Konuşma Dili) flesh and blood
- insan
- one
After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
- Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
People should be honest with one another.
- İnsanlar birbirlerine karşı dürüst olmalı.
- insan avcısı
- (Askeri) head hunter
- insan başına
- (Ticaret) per capita
- insan bedeni
- human body
- insan beyni
- human brain
- insan bilimi
- human science
- insan dışkısı
- (Çevre) night soil
- insan dışı
- nonhuman
- insan evladı
- good person
- insan evrimi
- human evolution
- insan faktörü
- (Havacılık) human factors
- insan figürü
- human figure
- insan genetiği
- human genetics
- insan genom
- (Tıp) human genome
- insan gübresi
- (Çevre) night soil
- insan gücü
- man power
- insan gücü
- labor force
- insan haklan
- (Ticaret) human rights
- insan hatası
- human error
- insan işi
- manmade
- insan kaynaklı
- anthropogenically
- insan merkezli
- anthropocentric
- insan olarak
- humanly
- insan olmayan
- nonhuman
- insan otu
- (Tıp) mandragora autumnalis
- insan sarrafı
- judge of character
- insan sayısı
- headcount
- insan sağlığı
- human health
- insan sesi
- (Bilgisayar) voices
- insan sesi
- (Bilgisayar) voice
- insan sevgisi
- humanity
- insan sürüsü
- rabble
- insan unsuru
- human factor
- insan varlığı
- human existence
- insan yapımı
- man-made
- insan yapımı
- artifact
- insan yapımı
- man made
- insan yapısı
- (Ticaret) manmade
- insan yapıtı
- (Jeoloji) artifact
- insan yaşamı
- human life
- insan yönetimi
- people management
- insan yüzü
- human face
- insan-ı kamil
- perfect human being
- insan 1
- People first
- insan 2
- 2 people
- insan 8
- 8 people
- insan aklı
- human mind
- insan hakları
- human rights
A scholar made an excellent speech about human rights.
- Bir bilim adamı, insan hakları hakkında harika bir konuşma yaptı.
We need a clear definition for the concept of human rights.
- İnsan hakları kavramının açık bir tanımına ihtiyacımız var.
- insan hakları beyannamesi
- Bill of rights
- insan ikrarı hayvan yuları ile tutulur
- (Atasözü) Careless talk gives show away.Let not your tongue cut your throat
- insan kaynakları
- human resources
- insan kulesi
- Human tower
- insan
- spirit
People's opinions depend on the spirit of the times.
- İnsanların görüşleri zamanlarının ruhuna bağlıdır.
So long as the human spirit thrives on this planet, music in some living form will accompany and sustain it and give it expressive meaning.
- İnsan ruhu yeryüzünde bulunduğu müddetçe; müzik, canlı bir varlık gibi ona eş ve destek olup büyük anlam katacak.
- insan
- person, someone, human being, man
- insan
- human being
On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.
- İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.
Human beings succeeded in flying into space.
- İnsanoğlu uzaya uçmayı başardı.
- insan
- decent person, upright person: İnsan gibi yaşamadı. He didn't live as a decent person should. İnsan gibi çalış! Do your work as it should be done!
- insan
- mortal
The people on this earth are all mortals.
- Bu dünyadaki insanların hepsi ölümlüdür.
We mortals die in a thousand ways; we are born in only one. There are a thousand diseases of men, but only one source of health.
- Biz ölümlüler binlerce şekilde ölürüz; Biz sadece bir şekilde doğarız. Binlerce insan hastalığı var, ancak yalnızca bir sağlık kaynağı.
- insan
- naked ape
- insan
- one, you: İnsan büyüğüyle öyle konuşmaz. One doesn't speak that way to one's superior. İnsana güven veren bir sesi var. He has a voice that inspires trust
- insan
- humanity
Slavery is a crime against humanity.
- Angarya, insanlık dışı bir suçtur.
You should work in the interests of humanity.
- İnsanlığın çıkarları için çalışmalısın.
- insan
- the human race, man, mankind: Allah insanı yarattı. God created man
- insan
- hominid
- insan
- Wight
- insan
- human, human being, man, person, one; human, humane
- insan
- born of woman
- insan
- decent, upright, good (person): Yümni insan bir adam. Yümni's a decent fellow
- insan
- lords of creation
- insan
- anthropo
Eating animals is not that different from anthropophagy or cannibalism.
- Hayvanları yeme, insan yeme ve yamyamlıktan o kadar farklı değildir.
What anthropoid would your girlfriend be most like? What a question... Well, um... An orangutan, I guess.
- Kız arkadaşını en çok hangi insansı maymuna benzetirdin? Ne biçim bir soru ... Peki, um ...Sanırım, bir orangutan.
- insan Hakları Beyannamesi
- hist . the Declaration of the Rights of Man. İ
- insan Hakları Evrensel Beyannamesi the Universal Declaration of Human Rights
- (made by the U. N.)
- insan aklını aşan
- transcendent
- insan albumini
- (Tıp) human albumin
- insan asansörü
- passenger elevator
- insan asansörü
- passenger lift
- insan azmanı
- spanker
- insan azmanı
- yahoo
- insan bağışıklık sistemi yetersiliğine neden olan virus (hiv virusu -AIDS)
- (Askeri) human immuno-deficiency virus
- insan başlı at
- centaur
- insan becerisi
- (Ticaret) human skill
- insan beşer, kuldur
- (bazen) şaşar. (Atasözü) Nobody is perfect./Everybody makes mistakes
- insan biçiminde
- anthropomorphic
- insan biçiminde olan
- anthropomorphous
- insan bozuntusu
- the offscourings of humanity
- insan cinsi
- human race
- insan dizisi
- cordon
- insan doğası
- flesh
- insan doğası
- flesh and blood
- insan eliyle yapılmış şey
- artefact
- insan eti yemek
- colloq . to backbite, slander a person
- insan etine gömülen pire
- chigoe
- insan etine gömülen pire
- chigger
- insan evladı
- good person, decent person, person of integrity
- insan gibi
- humanlike
- insan gibi
- properly, decently
- insan gibi decently, properly
- in an acceptable way, like a human being
- insan gübresi
- human manure
- insan gücü birikim sistemi
- (Askeri) manpower force packaging system
- insan gücü kuvvet unsuru
- (Askeri) manpower force element
- insan gücü ve personel modülü
- (Askeri) manpower and personnel module
- insan gücünün üstünde çalışan işçi
- shock worker
- insan hakları
- civil liberties
- insan hakları
- (Hukuk) human rights İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi insan hakları ve temel özgürlüklerin korunması
- insan hakları
- civil liberty
- insan hakları beyannamesi
- (Hukuk) declaration of human rights
- insan hakları ihlalleri
- (Hukuk) violations of human rights
- insan hakları kuruluşları
- (Hukuk) human rights instruments
- insan haklarının korunması
- (Hukuk) protection of human rights
- insan hali
- human nature
- insan hali
- (Konuşma Dili) Human nature is just that way
- insan halkası
- daisy chain
- insan hareketi
- human action
- insan ilişkilerinde usta kimse
- diplomat
- insan ilişkilerinde usta kimse
- diplomatist
- insan içine çıkabilir
- presentable
- insan içine çıkamaz
- unpresentable
- insan içine çıkmak
- to go out in public; to mix with people
- insan içine çıkmak
- to show one's face
- insan işgücü
- manwork power
- insan kaybı
- (Askeri) human cost
- insan konuşa konuşa/söyleşe söyleşe, hayvan koklaşa koklaşa
- (Atasözü) Animals communicate by sniffing; people by talking
- insan kurusu
- 1. very thin person, bag of bones, scarecrow 2. very thin, (someone) who is nothing but skin and bones
- insan kuvveti
- manpower
- insan kökenli
- (Jeoloji) anthropogenic
- insan kılığındaki şeytan
- a devil incarnate
- insan kıtlığı
- scarcity of capable people
- insan müsveddesi
- 1. sorry apology for a human being, sorry excuse for a human being (said of a morally contemptible person). 2. (someone) who is a sorry apology for a human being
- insan odaklı
- people oriented
- insan olarak
- as a man
- insan sarrafı
- judge of character, connoisseur of human nature
- insan sarrafı
- 1. a good judge of people. 2. (someone) who is a good judge of people
- insan sarrafı
- judge of men
- insan sevgisi
- philanthropy
- insan sevmeme
- misanthropy
- insan soyu
- our species
- insan soyu
- the species
- insan soyu
- everymen
- insan tabiatı
- human nature
- insan ticareti
- (Politika, Siyaset) trade in human beings
- insan ticareti
- (Hukuk) trafficking in human beings, traffic in human beings
- insan tiplerini belirleme bilimi
- typology
- insan topluluğu
- (Hukuk) population
- insan tuzağı
- mantrap
- insan türü
- Homo sapiens
- insan türü
- hominid line
- insan ve teçhizat güç birikimi
- (Askeri) manpower and equipment force packaging
- insan vücudu
- clay
- insan vücudunu ölçme bilimi
- anthropometry
- insan yaralayıcı
- anti personnel
- insan yedisinde ne ise yetmişinde de odur
- (Atasözü) A person's character does not change with time
- insan yeme
- anthropophagy
- insan yerleştirmek
- people
- insan yerleştirmek
- populate
- insan yiyen
- anthropophagous
- insan yiyen canlı
- man eater
- insan yiyen dev
- ogre
- insan yiyen dev
- (dişi) ogress
- insan yığılımı
- personal convergence
- insan öldürmeye yönelik
- anti personnel
- insan ön ayağı
- (Tıp) human forefoot
- insan ırkı
- the human race
- insan ırkını iyileştiren
- eugenic
- insan şeklinde
- anthropomorphous
- insan şeklinde
- homiform
- insan şeklinde robot
- android
- insan şeklinde sütun
- atlas
- insan şekline girmiş
- incarnate
You are the devil incarnate.
- Sen şeytanın insan şekline girmiş halisin.
- insanüstü insan
- superman
- İnsan Hakları Evrensel Bildirisi
- (Hukuk) Universal Declaration of Human Rights
- İnsan Hakları Eşgüdüm Yüksek Mahkemesi
- (Hukuk) Supreme Board of Co-ordination for Human Rights
- İnsan Hakları Vakfı
- (Hukuk) human rights foundation
- İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme
- (Hukuk) Convention for the Protection of Human Rights and Fundamental Freedoms
- genetik olarak insan ırkının ıslahı bilimi
- eugenics
- pırlanta gibi insan
- daisy
- (insan) uzak
- unapproachable
- coşarak (insan)
- effervescently
- ilk insan
- primitive man
- ilkel insan
- troglodytes
- konusu insan olan ilimler
- the humanities
- melek gibi insan
- angel
- yerli insan
- indigene
- yeterince insan olmak
- man
- üst-insan
- superman
- Dağ dağa kavuşmaz insan insana kavuşur
- (Atasözü) Friends may always meet but mountains never
- güzel, sevimli (insan)
- nice, cute (men)
- ilkel insan
- Troglodyte
- Avrupa İnsan Hakları Divanı
- (Hukuk) European Court of Human Rights
- Avrupa İnsan Hakları Komisyonu
- (Hukuk) European Commission of Human Rights
- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
- (Hukuk) European Convention on Human Rights, European Convention for the Protection of Human Rights
- BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği
- (Askeri) United Nations High Commissioner for Human Rights
- Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı
- (Hukuk) United Nations Conference on the Human Environment
- Deniz Kuvvetleri unsuru insan gücü veya personel karargah subayı
- (Askeri) Navy component manpower or personnel staff officer
- NATO Savunma İnsan Gücü Komitesi
- (Askeri) North Atlantic Treaty Organization (NATO) Defense Manpower Committee
- NATO Yıllık İnsan Gücü Planı
- (Askeri) North Atlantic Treaty Organization (NATO) Annual Manpower Plan
- Yarı insan yarı boğa canavar
- Minotaur
- adam/insan sarrafı
- a good judge of people
- askeri insan gücü seferberlik ve yükümlülük durum raporu
- (Askeri) military manpower mobilization and accession status report
- beyaz insan
- white person
- beşeri istihbarat; insan kaynakları istihbaratı
- (Askeri) human intelligence; human resources intelligence
- birinci sınıf insan
- the salt of the earth
- birlik insan gücü personel kayıdı
- (Askeri) unit manpower personnel record
- bölgeye insan yerleştirme
- colonization
- coşma (insan)
- effervescing
- coşmuş (insan)
- effervesced
- deneyimli insan
- (Konuşma Dili) under one's belt
- değerli insan
- treasure
- değerli insan
- jewel
- düşünen ve iradesini kullanan insan
- ego