inananlar

listen to the pronunciation of inananlar
Türkçe - İngilizce
the worshippers
the faithful
inanan
{i} believer

Tom is a true believer. - Tom gerçek bir inanan.

Islam is the second largest religion in Denmark, of which its 210,000 believers make up 3.7% of its society. - İslam Danimarka'nın en büyük ikinci dini olup, onun 210.000 inananı toplumunun% 3.7'sini oluşturmaktadır.

inan
belief

Her belief in God is very firm. - Onun Allah'a inancı çok sağlam.

It is a prevalent belief, according to a nationwide poll in the United States, that Muslims are linked with terrorism. - ABD'de ülke çapındaki bir ankete göre Müslümanların terörle bağlantılı olduğu yaygın bir inançtır.

inan
trust

I don't trust his story. - Ben onun hikayesine inanmıyorum.

I like him, but at the same time I don't really trust him. - Ondan hoşlanıyorum fakat aynı zamanda ona gerçekten inanmıyorum.

inan
faith

Faith makes all things possible.... love makes all things easy. - İnanç her şeyi mümkün kılar....aşk her şeyi kolaylaştırır.

All the members but me have faith in what he says. - Benden başka bütün üyelerin onun söylediğine inancı vardı.

inanan
crediting
inanan
obviousness
inanan
confident
inan
swear by
inan
reliance
inan
{f} believing

A fault common to scientists is mistakenly believing that every problem has a technical solution. - Bilim adamlarına göre yaygın bir hata her problemin teknik bir çözümü var olduğuna yanlışlıkla inanmaktır.

He has good grounds for believing that. - Ona inanmak için onun iyi dayanakları var.

inan
come to believe
inan
{f} believed

Not everyone believed this plan was a good one. - Bu planın iyi bir plan olduğuna herkes inanmadı.

She believed him when he said he loved her. - O, onu sevdiğini söylediğinde ona inandı.

inan
believe in

It is stupid of you to believe in him. - Ona inanman aptallıktır.

We believe in Buddhism. - Budizm'de inanıyoruz.

inan
{f} credit

Tom seems to be unwilling to believe that Mary was the one who stole his credit cards. - Tom onun kredi kartlarını çalanın Mary olduğuna inanmak için isteksiz görünüyor.

inan
{f} crediting
inan
believe

There may be thieves, fakers, perverts or killers in social networks. For your security, you shouldn't believe them. - Sosyal ağlarda hırsızlar, sahteciler, sapıklar veya katiller olabilir. Güvenliğiniz için, onlara inanmamalısınız.

He didn't believe Ben's words. - O, Ben'in sözlerine inanmadı.

inan
accredited
inan
credited
inan
accredit
inanan
believing in
inan
belief; faith, trust, reliance
inan
faith, belief
inan
belief, something believed. (...)
inan
tenet
inanan
believing
inanan
worshipper
inanan
believing; believer
Türkçe - Türkçe

inananlar teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

inan
İnanmak işi
inan
Bir kimseye, bir şeye bütün varlığıyla inanma
inan
inanma, güvenme
inan
Bir kimse veya şeyin doğruluğunu, büyüklüğünü ve gücünü sarsılmaz bir duygu ile benimseme, iman, itikat
İNAN
(Osmanlı Dönemi) Dizgin
İNAN
(Osmanlı Dönemi) İdare etme, yürütme