güne

listen to the pronunciation of güne
Türkçe - İngilizce
phoebus

What does Phoebus mean? It's a Latin word that means sun. - Phoebus ne anlama geliyor? O, güneş anlamına gelen Latince bir sözcüktür.

{i} sun (personified)
gün
day

And I will raise it again in three days. - Ve onu üç günde tekrar kaldıracağım.

Rome was not built in a day. - Roma bir gün içinde kurulmamıştır.

güne göre
(Bilgisayar) by day
günden güne
daily
günden güne
from day to day, day by day
günden güne
day after day

The trial went on day after day. - Duruşma günden güne devam etti.

I worked hard day after day. - Günden güne çok çalıştım.

günden güne
day by day

My legs are getting better day by day. - Bacaklarım günden güne daha da iyileşiyor.

It's getting cooler day by day. - Günden güne hava soğuyor.

günden güne/ günden
from day to day, gradually
gün
day, days, time, times, period
gün
happy days, better times, days of happiness
gün
sunlight

This room doesn't get much sunlight. - Bu oda çok fazla güneş ışığı almıyor.

Paintings should not be exposed to direct sunlight. - Tablolar, doğrudan güneş ışığına maruz bırakılmamalıdır.

gün
present

I got you a pen as a birthday present. - Doğum günü hediyesi olarak sana kalem aldım.

Tom never fails to send a birthday present to his father. - Tom babasına doğum günü hediyesi göndermekten geri kalmaz.

gün
today

Today is June 18th and it is Muiriel's birthday! - Bugün Haziran'ın 18'i ve bugün Muiriel'in doğum günü!

In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday. - Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.

gün
(Bilgisayar) on
gün
sunshine

Sunshine is beneficial to plants. - Güneş ışığı bitkiler için faydalıdır.

This room gets a lot of sunshine. - Bu oda bol güneş ışığı alır.

gün
time

How many times does the bus run each day? - Otobüs her gün kaç kez çalışır?

How many times a day does that bus run? - O otobüs günde kaç kez çalışır?

gün
special day, feast day
gün
date (a given point of time)
gün
day, time
gün
(Latin) dies

Sami will maintain his innocence until the day he dies. - Sami masumiyetini öldüğü güne kadar sürdürecek.

gün
a woman's at-home day
gün
the day
gün
on the day
gün
day a
gün
by the day
ele güne karşı
in the eyes of everybody
ele güne karşı
1. in front of everybody; in the eyes of everybody. 2. in order to save face
ele güne karşı
in view of everyone
ele güne karşı
openly
ele güne rezil olmak
to be embarrassed in the presence of others
ertesi güne bırakmak
sleep on
gün
daytime, day
gün
day; sun; sunlight, sunshine; daytime; today, present; time; age, period; good times; date; at-home day
gün
daylight, sunlight
gün
(Hukuk) date

That textbook is out of date. - O ders kitabı güncel değil.

Date of last revision of this page: 2010-11-03 - Bu sayfanın son güncellenme tarihi: 2010.11.03

gün
sun

Every day they killed a llama to make the Sun God happy. - Onlar Güneş Tanrısı'nı mutlu etmek için her gün bir lama öldürdü.

What a beautiful sunset! - Ne güzel bir günbatımı!

gün
bee

There is nothing like a glass of beer after a whole day's work. - Bir tam günlük çalışmadan sonra bir bardak bira gibi bir şey yoktur.

I regret having been idle in my school days. - Okul günlerimde aylak olduğum için pişmanım.

onlar ne güne duruyorlar?
what are they for?
Türkçe - Türkçe
(Osmanlı Dönemi) ŞİD
(Osmanlı Dönemi) ZÜKA'
güne doğrulum
Yönelim
günden güne
Gün geçtikçe, gittikçe
gün
Zaman, sıra: "Biz bu ihtiyara son günlerinde hiç aklından geçirmediği bir saadet sağladık."- H. Taner. Çağ, devir. İyi yaşanmış zaman
gün
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre: "Kız kardeşi üç yıl, bir gün olsun canı sıkılmadan yaşadı Tatvan'da."- N. Cumalı. İçinde bulunulan zaman: "Aylıkları, günün ihtiyaçları karşısında devede kulak gibi kalıyordu."- R. N. Güntekin
gün
Güneş ışığı
gün
Güneş: "Gün biraz yükselince ıssı bir sıcak kırları kapladı."- M. Ş. Esendal
gün
Gündüz: "Güneş, bütün gün enselerinde boza pişirmiş."- H. Taner
gün
Tarih
Gün
(Hukuk) YEVM
Gün
ruz
gün
Zaman, sıra
gün
Çoğunlukla ev hanımlarının ayın belirli günlerinde konuk ağırlamak için yaptıkları toplantı
gün
Güneş

güneşin çıkmış olmasına rağmen, hava soğuktu. - Güneş çıkmış olsa bile hava soğuktu.

Güneşli olmasına rağmen, hava soğuktu. - Güneşli olsa da hava soğuktu.

gün
İçinde bulunulan zaman
gün
İyi yaşanmış zaman
gün
Çağ, devir
gün
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre
gün
Bayram niteliğinde özel gün
gün
Gündüz