Tom's a money-grubbing opportunist.
- Tom paragöz bir fırsatçı.
Tom is quite opportunistic, isn't he?
- Tom oldukça fırsatçı, değil mi?
He made the best of the opportunity.
- O, fırsatı en iyi şekilde değerlendirdi.
You should make the most of this rare opportunity to demonstrate your talent.
- Yeteneğini göstermek için bu az bulunur fırsatı en iyi şekilde kullanmalısın.
It'll be a big occasion.
- Bu büyük bir fırsat olacak.
It's not a happy occasion.
- Bu mutlu bir fırsat değil.
I had a chance to travel abroad.
- Yurt dışında seyahat etme fırsatım oldu.
Take it easy. I can assure you that chances are in your favor.
- Sakin olun. Ben fırsatların sizin lehinize olduğunu size temin ederim.
New opportunities are opening up to you.
- Yeni fırsatlar sana açılıyor.
We caught a big break.
- Büyük bir fırsat yakaladık.
This is my big break.
- Bu benim büyük fırsatım.
Don't you think this is a good opportunity to show off your talents?
- Bunun yeteneklerini göstermek için iyi bir fırsat olduğunu düşünmüyor musunuz?
Last night provided a good opportunity to see a meteor shower.
- Dün gece bir meteor yağmuru görmek için iyi bir fırsat sağladı.