What about you? Will you have orange juice, too?
- Ya sen? Sen de portakal suyu alır mısın?
What about you? Do you trust this man?
- Peki ya sen? Bu adama güveniyor musun?
It's a matter of either or.
- Bu bir ya ya da konusu.
Either come in or go out.
- Ya içeri gel ya da dışarı git.
Either be as you seem or seem as you are.
- Ya göründüğün gibi ol ya da olduğun gibi görün.
Yo homes, smell ya later!.
You have to be at least 36 inches high to go on this ride.
You are all supposed to do as I tell you.
You must do as I tell you.
You must do as I tell you.
You are all supposed to do as I tell you.
Siz insanları anlamıyorum.
- I do not understand you.
Merhaba, siz Bay Ogawa mısınız?
- Hello, are you Mr Ogawa?
Artık seni sevmiyorum.
- I don't like you anymore.
Artık seni sevmiyorum.
- I don't love you anymore.
Sana satranç oynamayı öğreteceğim.
- I will teach you to play chess.
Bu kravat sana çok iyi uyuyor.
- That tie suits you very well.
Sizin hangi tür şarabınız var?
- What kind of wine do you have?
Bu otobüs sizi müzeye götürecek.
- This bus will take you to the museum.
Tatoeba: Bizim sizden daha eski cümlelerimiz var.
- Tatoeba: We've got sentences older than you.
Yakında sizden haber almak için sabırsızlanıyorum.
- I am looking forward to hearing from you soon.
Fark bu: o senden daha çok çalışıyor.
- The difference is this: he works harder than you.
Senden küçük bir yardıma ihtiyacım var.
- I need a little help from you.
Artık seni sevmiyorum.
- I no longer love you.
Seni anlamak gerçekten çok zor.
- Understanding you is really very hard.
Size patatesleri haşlayacağım.
- I'll boil you the potatoes.
Ben size yardımcı olmaktan mutlu olurum.
- I will be glad to help you.