Definition of while- in English Turkish dictionary
- <span class="word-self">whilespan>
- sırasında
Sürüş sırasında yola odaklanman gerekir.
- While you drive, you should focus on the road.
Tom yürüyüş sırasında ayak bileğini burktu.
- Tom sprained his ankle while hiking.
- <span class="word-self">whilespan>
- iken
Amerika'da iken İngilizce becerisini geliştirdi.
- He developed his English skill while he was in America.
O, Japonya'da iken kasaba kasaba dolaştı.
- He went about from town to town while he was in Japan.
- <span class="word-self">whilespan>
- olduğu halde
- <span class="word-self">whilespan>
- irken
- <span class="word-self">whilespan>
- karşın
Söylediklerini anlamama karşın, öyle yapamıyorum.
- While I understand what you are saying, I cannot do accordingly.
Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
- While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.
- <span class="word-self">whilespan>
- oysa
- <span class="word-self">whilespan>
- halbuki
- <span class="word-self">whilespan>
- rağmen
İngilizce sevmesine rağmen, o, matematikte zayıftır.
- While he likes English, he is weak in mathematics.
- <span class="word-self">whilespan>
- aynı zamanda
- <span class="word-self">whilespan>
- conj. iken
- all the <span class="word-self">whilespan>
- her zaman
O her zaman sigara içmeye devam etti.
- He kept smoking all the while.
O her zaman ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.
- She did nothing but cry all the while.
- <span class="word-self">whilespan>
- (bağlaç) iken, olduğu halde, irken, sırasında, karşın, rağmen, oysa, halbuki
- <span class="word-self">whilespan>
- ıf.iken: prep.sırasında
- <span class="word-self">whilespan>
- zaman
O,her zaman çalışmaya devam etti.
- He kept on working all the while.
O her zaman duş alırken şarkı söyler.
- He always sings while having a shower.
- a little <span class="word-self">whilespan> ago
- henüz
- for a <span class="word-self">whilespan>
- kısa bir süre
Bu paketleri kısa bir süreliğine bırakmak istiyorum.
- I want to leave these packages for a while.
- for a <span class="word-self">whilespan>
- kısa süreliğine
- for a <span class="word-self">whilespan>
- bir süredir
Bir süredir bunu düşünüyorum.
- I've been thinking about this for a while.
Bir süredir Tom'u görmedim.
- I haven't seen Tom for a while.
- for a <span class="word-self">whilespan> now
- bir süreliğine
- for a <span class="word-self">whilespan> now
- bir süredir
- in a <span class="word-self">whilespan>
- bir anda
Tom bir anda fazla yapmadı.
- Tom hasn't done much in a while.
- it isn't worth <span class="word-self">whilespan>
- değmez
- not worth <span class="word-self">whilespan>
- değmez
- once in a <span class="word-self">whilespan>
- arasıra
- quite a <span class="word-self">whilespan> ago
- epey önce
- quite a <span class="word-self">whilespan> ago
- bir hayli zaman önce
- quite a <span class="word-self">whilespan> ago
- epeyce önce
- quite a <span class="word-self">whilespan> ago
- bir süre önce
- short <span class="word-self">whilespan> ago
- kısa bir süre önce
- the <span class="word-self">whilespan>
- o esnada
- the <span class="word-self">whilespan>
- aynı zamanda
- <span class="word-self">whilespan>
- esnasında
Lütfen sürüş esnasında sürücüyle konuşmayın.
- Please do not talk to the driver while he's driving.
- <span class="word-self">whilespan>
- -e karşın
- <span class="word-self">whilespan>
- -e rağmen
- <span class="word-self">whilespan>
- hazır
Ben yatakta hasta iken benim için yemekler hazırladığın için sana teşekkür ederim.
- Thank you for preparing meals for me while I was sick in bed.
Annesi masayı hazırlarken Tom spagetti sosunu karıştırdı.
- Tom stirred the spaghetti sauce while his mother set the table.
- <span class="word-self">whilespan>
- -mekle birlikte
- <span class="word-self">whilespan>
- (Bilgisayar) koşul
- <span class="word-self">whilespan>
- süresince
- <span class="word-self">whilespan>
- olmakla beraber
- <span class="word-self">whilespan>
- -diği halde
- <span class="word-self">whilespan>
- -ken
- <span class="word-self">whilespan> I think of
- aklımdayken
- <span class="word-self">whilespan> alive
- diri diri
- <span class="word-self">whilespan> arsenic
- beyaz arsenik
- <span class="word-self">whilespan> eating
- sofra başında
- <span class="word-self">whilespan> he was alive
- sağlığında
- <span class="word-self">whilespan> i'm thinking of it
- aklımdayken
- <span class="word-self">whilespan> in other case
- bir diğer vakada ise
- <span class="word-self">whilespan> it is light
- ortalık kararmadan
- <span class="word-self">whilespan> living
- diri diri
- <span class="word-self">whilespan> no one is around
- hazır kimse yokken
- <span class="word-self">whilespan> nobody is around
- hazır kimse yokken
- <span class="word-self">whilespan> the iron is hot
- sıcağı sıcağına
- <span class="word-self">whilespan> there is bet time
- henüz fırsat varken
- <span class="word-self">whilespan> there is bet time
- iş işten geçmeden
- <span class="word-self">whilespan> trying to
- derken
- <span class="word-self">whilespan> we are at it
- hazır bu iş üzerinde iken
- <span class="word-self">whilespan> you're at it
- (deyim) hazır elin değmişken
- after a <span class="word-self">whilespan>
- biraz sonra
Biraz sonra çocuklar sakinleşti.
- After a while, the children settled down.
- for a little <span class="word-self">whilespan>
- kısa bir süreden beri
- for a <span class="word-self">whilespan>
- bir süre
O, bir süre orada durdu.
- He stood there for a while.
Bir süre bana bakmaktan başka bir şey yapmadı.
- For a while she did nothing but stare at me.
- make hay <span class="word-self">whilespan> the sun shines
- yağmur yağarken küpünü doldurmak
- once in a <span class="word-self">whilespan>
- arada bir
Onu arada bir görürüm.
- I see him once in a while.
Herkes arada bir hatalar yapar.
- Everybody makes mistakes once in a while.
- once in a <span class="word-self">whilespan>
- ara sıra
Sadece kitap okumayın. ara sıra dışarı gidin ve biraz egzersiz yapın.
- Don't just read books. Go outside once in a while and get some exercise.
Tom ara sıra Boston'a gider.
- Tom goes to Boston every once in a while.
- once in a <span class="word-self">whilespan>
- bazen
- quite a <span class="word-self">whilespan>
- kısa bir süre önce
- read <span class="word-self">whilespan> writing
- yazarken okuma
- strike <span class="word-self">whilespan> the iron is hot
- demir tavında dövülür
- <span class="word-self">whilespan>
- süre
Yaşam olduğu sürece umut da olacaktır.
- While there is life, there is hope.
Bu paketleri kısa bir süreliğine bırakmak istiyorum.
- I want to leave these packages for a while.
- <span class="word-self">whilespan> busy
- meşkulken
- Make hay <span class="word-self">whilespan> the sun shines
- Yağmur yağarken küpünü doldur
- a little <span class="word-self">whilespan>
- bir süre
- after a short <span class="word-self">whilespan>
- Kısa bir zaman sonra
- after a <span class="word-self">whilespan>
- Bir süre sonra
Bir süre sonra yürümeye başladılar.
- They began to walk after a while.
Mary ve John tartıştılar, ancak bir süre sonra barıştılar.
- Mary and John quarreled, but made up after a while.
- after <span class="word-self">whilespan>
- sonra da
- all <span class="word-self">whilespan>
- tüm süre
- boastfully, <span class="word-self">whilespan> bragging
- boastfully iken, palavra
- dragging ones feet <span class="word-self">whilespan> moving
- taşırken olanlar ayaklarını sürüyerek
- during the time that; <span class="word-self">whilespan>
- zaman süresince; süre
- every once in a <span class="word-self">whilespan>
- (deyim) Arada sırada
Alice calls us every now and then.
- for a mean <span class="word-self">whilespan>
- Kısa bir süre için, kısa süreliğine
- for a short <span class="word-self">whilespan>
- Kısa bir süre için, kısa süreliğine
- for quite a <span class="word-self">whilespan> now
- uzunca bir süredir
- in a short <span class="word-self">whilespan>
- Kısa bir süre içinde
- in a <span class="word-self">whilespan>
- Kısa bir süre içinde
Kısa bir süre içinde kimse Tom'u görmedi.
- No one's seen Tom in a while.
Kısa bir süre içinde tekrar gelmek zorunda kalacaksın: o işle ilgilenen adam az önce dışarı çıktı.
- You'll have to come back in a while: the man dealing with that business has just gone out.
- in <span class="word-self">whilespan>
- iken
- make it worth someone's <span class="word-self">whilespan>
- (deyim) Bahşiş vermek
- make it worth someone's <span class="word-self">whilespan>
- (deyim) Birine bir işin iyi yapılması için fazladan para vermek
- once a <span class="word-self">whilespan>
- bir süre
- short <span class="word-self">whilespan>
- Kısa bir süre
O, kısa bir süre o bölgede kaldı.
- She stayed in that area for a short while.
Kısa bir süre sonra o saçmalamaya başladı.
- After a short while, he began to talk nonsense.
- stay a <span class="word-self">whilespan>
- bir süre kalmak
- strike <span class="word-self">whilespan> the iron is hot
- k. dili fırsatı yakalamışken ondan istifade etmek
- strike <span class="word-self">whilespan> the iron is hot
- grev demir sıcak iken
- t is not worth <span class="word-self">whilespan>
- t değmez süre
- the <span class="word-self">whilespan>
- bu sırada
- uttering speech <span class="word-self">whilespan> asleep
- âh konuşma sırasında uykuda
- valuable, worth <span class="word-self">whilespan>
- Değerindeki değerli süre
- <span class="word-self">whilespan>
- -iken
- <span class="word-self">whilespan>
- gelirken
Eve gelirken onu gördüm fakat o beni görmemiş gibi davrandı.
- While I was coming home I saw him, but he pretended that he hadn't seen me.
Eve gelirken onunla karşılaştım.
- I met him while I was coming home.
- <span class="word-self">whilespan> 1
- 1 süre
- <span class="word-self">whilespan> 2
- 2 sırada
- <span class="word-self">whilespan> busy
- meşgulken
- <span class="word-self">whilespan> for
- süre
- <span class="word-self">whilespan> lying down
- yatarken süre
- <span class="word-self">whilespan> not an ancient place, much of what is loveable in Helsinki is older
- antik bir yer olmasa bile Helsinki'de sevilen yerler eskidir
- <span class="word-self">whilespan> off
- kapalı iken
- <span class="word-self">whilespan> there's life there's hope
- çıkmadık candan ümit kesilmez
- <span class="word-self">whilespan> using
- kullanırken
- worth <span class="word-self">whilespan>
- (öne's) (harcanacak zamana) değer
- worth-<span class="word-self">whilespan>
- değer-while
- Make hay <span class="word-self">whilespan> the sun
- Yağmur yağarken küpünü doldur
- Strike <span class="word-self">whilespan> the iron
- Demir tavında dövülür
- a long <span class="word-self">whilespan> ago
- epey zaman önce
- a long <span class="word-self">whilespan> ago
- uzun zaman önce
- a <span class="word-self">whilespan>
- bir süre
O, bir süre orada durdu.
- He stood there for a while.
Bir süre bana bakmaktan başka bir şey yapmadı.
- For a while she did nothing but stare at me.
- after a <span class="word-self">whilespan> later
- kısa bir süre sonra
- all the <span class="word-self">whilespan>
- belirli bir müddetin başından sonuna kadar: She wasn't surprised because she'd known it all the while. Baştan bildiği için şaşırmamıştı
- be worth one's <span class="word-self">whilespan>
- {k} birinin harcadığı zamana değmek
- be worth s.o.'s <span class="word-self">whilespan>
- birinin vaktini ayırmasına değmek: It's worth your while to learn Spanish. İspanyolca öğrenmeye değer
- can you press these pants <span class="word-self">whilespan> i wait
- ben beklerken bu pantolonları ütüler misiniz
- can you repair this <span class="word-self">whilespan> i wait
- ben beklerken tamir edebilir misiniz
- error <span class="word-self">whilespan> copying files
- (Bilgisayar) dosyaları kopyalama hatası
- error <span class="word-self">whilespan> recording
- (Bilgisayar) kayıt yapılırken hata
- every once in a <span class="word-self">whilespan>
- nadiren
- every once in a <span class="word-self">whilespan>
- ara sıra
Tom ara sıra beni ziyaret etmeye gelir.
- Tom comes to visit me every once in a while.
Tom ve ben ara sıra süpermarkette birbirimize rastlıyoruz.
- Tom and I run into each other at the supermarket every once in a while.
- every once in a <span class="word-self">whilespan>
- arada bir
- for a little <span class="word-self">whilespan>
- birsüre
- for a long <span class="word-self">whilespan>
- uzun zamandır
- for a long <span class="word-self">whilespan>
- uzun süredir
- for a <span class="word-self">whilespan>
- bir süre için
Tom ve Mary bir süre için birbirlerini göremeyecekler.
- Tom and Mary probably won't see each other for a while.
Bence bir süre için güvenliyiz.
- I think we're safe for a while.
- hide <span class="word-self">whilespan> not playing
- (Bilgisayar) yürütülmezken gizle
- in a little <span class="word-self">whilespan>
- kısa sürede
Tom kısa sürede ziyaret edecek.
- Tom is coming over in a little while.
- in a little <span class="word-self">whilespan>
- kısa zamanda
- issue <span class="word-self">whilespan> in stock
- (Askeri) STOK HALİNDE İKEN DAĞITIM
- keep someone wait for a <span class="word-self">whilespan>
- az bekletmek
- make hay <span class="word-self">whilespan> the sun shines
- fırsat varken yapmak
- make hay <span class="word-self">whilespan> the sun shines
- fırsattan istifade etmek
- make hay <span class="word-self">whilespan> the sun shines
- (deyim) şansını kullanmak
- make hay <span class="word-self">whilespan> the sun shines
- (deyim) fırsattan yararlanmak
- make hay <span class="word-self">whilespan> the sun shines
- (deyim) su akarken testiyi doldurmalı
- make hay <span class="word-self">whilespan> the sun shines
- (deyim) şansını değerlendirmek
- once in a <span class="word-self">whilespan>
- nadiren
- rub clothes <span class="word-self">whilespan> washing
- çitilemek
- rub <span class="word-self">whilespan> washing
- çitilemek
- stop for a <span class="word-self">whilespan>
- aralık vermek
- strike <span class="word-self">whilespan> the iron
- {k} fırsatı yakalamışken ondan istifade etmek
- strike <span class="word-self">whilespan> the iron is hot
- (deyim) demir tavında dövülmeli
- strike <span class="word-self">whilespan> the iron is hot
- (deyim) atasozu- demir tavinda dovulur
- strike <span class="word-self">whilespan> the iron is hot
- (deyim) demiri tavındayken dövmek
- the <span class="word-self">whilespan>
- bu esnada
- until a short <span class="word-self">whilespan> ago
- kısa bir süre önceye kadar
- wait a little <span class="word-self">whilespan>
- az beklemek
- wait a <span class="word-self">whilespan>
- az beklemek
- we can fix it <span class="word-self">whilespan> you wait
- siz beklerken tamir edebiliriz
- where can i sit down for a <span class="word-self">whilespan>
- beklerken nerede oturabilirim
- <span class="word-self">whilespan>
- while boşa geçir
- <span class="word-self">whilespan>
- kadar
Mağaza açılıncaya kadar bir süre beklemekten başka seçeneğimiz yoktu.
- We had no choice but to wait for a while until the store opened.
Neden yaptığımı bitirinceye kadar burada beklemiyorsun?
- Why don't you wait here while I finish what I'm doing?
- <span class="word-self">whilespan>
- iken, -ken: While he was in Antalya, Hülya stayed with her mother. O Antalya'dayken Hülya annesinde kaldı. Every morning while running
- <span class="word-self">whilespan>
- bağ
Ayakkabılarımı bağlarken bunu tut.
- Hold this while I tie my shoes.
Araba sürerken emniyet kemerini bağla.
- Fasten your seat belt while driving.
- <span class="word-self">whilespan>
- bazen
Bazen yeni şeyleri denemek iyidir.
- It's good to try new things once in a while.
- <span class="word-self">whilespan>
- kısa süre
Hava çok sıkıntılı;sanırım kısa süre içinde gök gürleyecek.
- It's so muggy; I think it will thunder in a short while.
Kısa süre içinde seni aramadığım için üzgünüm.
- I'm sorry I haven't called you in a while.
- <span class="word-self">whilespan>
- {i} müddet, süre: She listened to them for a while, but then she got bored. Onları bir müddet dinledi, fakat sonra sıkılmaya başladı. You've
- <span class="word-self">whilespan>
- ara sıra
Tom ara sıra Boston'a gider.
- Tom goes to Boston every once in a while.
Ara sıra ondan haber alırım.
- I hear from him once in a while.
- <span class="word-self">whilespan>
- away geçirmek
- <span class="word-self">whilespan>
- be worth while zahmetine değmek
- <span class="word-self">whilespan>
- the while o esnada
- <span class="word-self">whilespan>
- between whiles zaman zaman
- <span class="word-self">whilespan>
- vakit
Bu gerçekten biraz vakit alacak.
- It's just going to take a while.
Beklerken, dergi okuyarak vakit geçirdi.
- She killed time reading a magazine while she waited.
- <span class="word-self">whilespan> away
- (vakti) geçirmek: They whiled away the afternoon playing bridge. Öğleden sonrayı briç oynayarak geçirdiler
- <span class="word-self">whilespan> away
- geçirmek
- <span class="word-self">whilespan> away the time
- vakit geçirmek
- <span class="word-self">whilespan> hungry
- aç karnına
- <span class="word-self">whilespan> the going is good
- durum uygun iken
- <span class="word-self">whilespan> the going's good
- (deyim) durum elverisli oldukca.ilerde durumun elverissiz olacagi dusunuldugunde soylenir
- <span class="word-self">whilespan> the time away
- vakti hoş geçirmek
- <span class="word-self">whilespan> the time away
- (fiil)kti hoş geçirmek
- worth <span class="word-self">whilespan>
- zahmet veya masrafa değer