Definition of vâr in Turkish English dictionary
- (çoğul) there are 
 - available 
Is there any help available?
 - İşe yarar bir yardım var mı?
Is there a tour guide available?
 - Müsait bir tur rehberi var mı?
 - (tekil) there is 
 - existing, in existence 
 - used to indicate a willingness to participate in something: Ben varım. Count me in!/I'm willing to do it./I'm with you 
 - one's all, everything one has: Bütün varını bu işe harcadı. He put his heart and soul into this job 
 - present, in attendance; at hand, available 
 - existent, available, present; there is/are; (saatlerde) to; possessions, belongings 
 - there 
There is a church at the back of my house.
 - Evimin arkasında bir kilise var.
There's a cat on the table.
 - Masanın üzerinde bir kedi var.
 - there is/are 
 - belongings 
Tom lost all his belongings.
 - Tom tüm varlıklarını kaybetti.
 - time to 
Do you have time to help me?
 - Bana yardımcı olmak için zamanın var mı?
He needed more time to complete the task.
 - Görevi tamamlamak için daha fazla zamana ihtiyacı vardı.
 - possessions 
Sami left all of his possessions behind.
 - Sami bütün varlıklarını geride bıraktı.
 -  (Bilgisayar) exists 
Do you believe that God exists?
 - Allah'ın var olduğuna inanıyor musun?
God exists, but he forgot the password.
 - Tanrı var ama şifreyi unutmuş.
 - existent 
Tom is having an existential crisis.
 - Tom varoluşsal bir kriz geçiriyor.
Thinking about the universe always gives me an existential crisis.
 - Evren hakkında düşünmek bende her zaman varoluşsal bir kriz yaratır.
 - there are 
There are 340 species of hummingbirds.
 - Sinekkuşlarının 340 türü vardır.
There are 40 pupils in this class.
 - Bu sınıfta kırk öğrenci var.
 - there is 
There is an apple on the table.
 - Masanın üzerinde bir elma var.
There is a book on the table.
 - Masanın üzerinde bir kitap var.
 - get in 
Get inside and lock your doors! Close your windows! There is something in the fog!
 - İçeri gir ve kapılarını kilitle! Pencerelerini kapat! Sisin içinde bir şey var!
Get in touch with me as soon as you arrive here.
 - Buraya varır varmaz benimle temasa geç.
 - in there 
I have a right to be in there.
 - Orada olmaya hakkım var.
There's someone in there.
 - Orada içeride biri var.
 - theres 
 - is there 
Is there anything to drink in the refrigerator?
 - Buzdolabında içilebilecek herhangi bir şey var mı?
Is there an English-Japanese dictionary on the bookshelf?
 - Kitaplıkta İngilizce-Japonca bir sözlük var mı?
 - to 
 - var olmak
 - exist 
 - var olmak
 - be 
 - var olan
 - existing 
Keeping existing clients is just as important as finding new ones.
 - Var olan müşterileri korumak, yenilerini bulmak kadar önemlidir.
 - var olmak
 - appear 
 - var olmak
 - obtain 
 - var olmak
 - 1. to exist. 2. to come into existence 
 - var (zaman)
 - time to 
 - var olmak
 - to be 
 - var olmak
 - be there 
 - var mi
 - There 
 - var mı
 - Do you have 
 - var mısın
 - Are you 
 - var ol
 - be 
 - var yok
 - There are no 
 - Var ol!
 - May you live long! 
 - var etmek
 - to create 
 - var etmek
 - generate 
 - var etmek
 - to bring (something) into existence, create 
 - var gücüyle
 - with all his might 
 - var gücüyle
 - with might and main 
 - var gücüyle
 - with all one's strength 
 - var gücüyle
 - amain 
 - var gücüyle
 - up against the wall 
 - var gücüyle
 - with one's back to the wall 
 - var gücüyle çalışmak
 - pull out all the stops 
 - var kuvvetiyle
 - with all his might 
 - var mı bana yan bakan
 - Who dares to say me nay? 
 - var mısın
 - (Konuşma Dili) Will you?/How about it? 
 - var ne bilsin yok halinden
 - (Atasözü) A rich person can't really appreciate what it's like to be poor 
 - var ol
 - Good for you!/Well done!/Bravo! 
 - var olan
 - existent 
 - var olan
 - substantial 
 - var olan
 - in being 
 - var olma
 - entia 
 - var olma
 - continued existance 
 - var olma
 - ens 
 - var olma
 - existing 
 - var olma
 - corporeity 
 - var olmak
 - to exist, to be 
 - var olmak
 - consist 
 - var olmak
 - endure 
 - var olmak
 - subsist 
 - var olmak
 - come into being 
 - var olmama
 - nonentity 
 - var olmama
 - nonexistence 
 - var olmayan
 - nonexistent 
Love is blind, but jealousy can see even nonexistent things.
 - Aşk kördür ama kıskançlık var olmayan şeyleri bile görebilir.
 - var olsun, yerinde olsun
 - (Konuşma Dili) I wish him well, nevertheless I'm glad I don't have to see too much of him 
 - var yok approximately, about, close to: Ali beş yaşında var yok
 - I'd say Ali's close to five years old 
 - ne var ne yok
 - what's up? 
 - ne var ki
 - but 
 - Ne alakası var
 - What's the connection?, What's it got to do with it? 
 - doğuştan var olan
 - instinctive 
 - ismen var olan
 - nominal 
 - mahzuru var mı
 - do you mind? 
 - ne var
 - What's the matter 
 - sakıncası var mı
 - do you mind? 
 - başımın üstünde yerin var
 -  (Ev ile ilgili) by all means you can stay
 - başımın üstünde yerin var
 -  (Ev ile ilgili) you are most welcome
 - başımın üstünde yerin var
 -  (Ev ile ilgili) by all means you can stay in here
 - başımın üstünde yerin var
 -  (Ev ile ilgili) latch string is always out
 - başımın üstünde yerin var
 -  (Ev ile ilgili) you are more than welcome
 - başımın üstünde yerin var
 -  (Ev ile ilgili) you are always welcome here
 - dosya var
 -  (Bilgisayar) file exists
 - elde var bir
 - carry one 
 - elimde var
 - yes, on hand 
 - sizde var mı?
 - do you have? 
 - uykum var
 - i'm sleepy 
 - zaten var
 -  (Bilgisayar) already exists
 - boş yer var
 - Vacancy 
 - Beterin beteri var
 -  (Atasözü) Nothing so bad but might have been worse
 - Bir elin nesi var iki elin sesi var
 -  (Atasözü) Many hands make light work
 - Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var
 -  (Atasözü) A miss is as good as a mile
 - bir elin nesi var iki elin sesi var.
 -  (Atasözü) Four eyes are better than two
 - gidipte dönememek dönüpte bulamamak var
 -  (deyim) there is going but not turning back and yet there is turning back but not finding you
 - ilgisi var
 - has to do 
 - armutun sapı var, üzümün/kirazın çöpü var demek
 - to find a fault in everything 
 - bir elin nesi var iki elin sesi var
 - two heads are better than one