Dolma kalemlere, defterlere ve buna benzer şeylere ihtiyacım var.
- I need pens, notebooks and so on.
Tom birazdan burada olmalı.
- Tom should be here soon.
O birazdan burada olacak.
- He will be here soon.
Bir balıkçıl, bir yengeç, çok sayıda balık ve diğer canlılar bir havuzda yaşardı.
- A heron, a crab, lots of fish and other creatures used to live in a pond.
Balıkçıl dalıcı bir kuştur.
- The heron is a wading bird.
Kısa süre içinde ona söylesen iyi olur.
- You'd better tell them soon.
Kısa süre içinde bir çözüm bulmamız gerekiyor.
- We need to find a solution soon.
Çok geçmeden şoku atlatacaktır.
- She will get over the shock soon.
Demokrat Parti'ye girdi ama oradan çok geçmeden ayrıldı.
- He entered the Democratic Party but soon left it.
Babam yakında kırk yaşında olacak.
- My father will soon be forty years old.
Sanırım yakında tüm işleri bitirmiş olacaksınız.
- I think you will have done all the work soon.
Niçin bana onun burada olduğunu söylemedin? Olabildiğince erkenden bilmem gerekiyordu.
- Why didn't you tell me he was here? I had to know as soon as possible!
Uçak biraz sonra görüş mesafesinden çıktı.
- The airplane soon went out of sight.
Bar biraz sonra kapanıyor.
- The bar is closing soon.
Tom liseden mezun olduktan hemen sonra Boston'a geldi.
- Tom came to Boston soon after graduating from high school.
O saat beşten hemen sonra geri döndü.
- She came back soon after five o'clock.
Eğer ambulans biraz daha erken gelseydi Tom hayatta kalabilirdi.
- Tom could have survived if the ambulance had arrived a little sooner.
Onu ne kadar erken yaparsan, o kadar iyi.
- The sooner you do it, the better it is.
Az sonra Boston trenine binmek zorunda olacağının farkında olan Tom, peronda Meryem'e tutkuyla sarıldı.
- Tom, aware that he would soon have to board the train to Boston, had passionately clung to Mary on the station platform.
Az sonra çay hazırdı.
- Soon, the tea was ready.
İşlerin yakın zamanda değişeceğini sanmıyorum.
- I don't think things will change anytime soon.
Bu yakın zamanda olacakmış gibi görünmüyor.
- It doesn't look as if that's going to happen any time soon.
Bu yaz tatili çok çabuk bitti.
- The summer vacation has come to an end too soon.
Çabuk öğrenilirse, çabuk unutulur.
- Soon learnt, soon forgotten.
Sana çabucak cevap vermediğim için üzgünüm.
- I'm sorry I didn't reply to you sooner.
Ona yardım etmelisin, ve çabucak!
- You must help her, and soon!