She catches colds easily.
- O, soğuk algınlığına kolayca yakalanır.
He will find the bus stop easily.
- Otobüs durağını kolayca bulacaktır.
The eloquent scholar readily participated in the debate.
- Güzel konuşan bilim adamı kolayca tartışmaya katıldı.
Guns are readily accessible to Americans.
- Amerikalılar silahlara kolayca erişebilir.
Sami always had pills within easy reach.
- Sami'nin her zaman kolayca ulaşabileceği hapları vardı.
Statistics are easy to misinterpret.
- İstatistikler kolayca yanlış yorumlanabilir.
She solved the problem with ease.
- Kolayca sorunu çözdü.
You can do this with ease.
- Bunu kolayca yapabilirsin.
This zipper doesn't zip smoothly.
- Bu fermuar kolayca kapanmıyor.
We forget our faults easily if no one knows them as well as us.
- Eğer hiç kimse onları bizim kadar iyi bilmiyorsa hatalarımızı kolayca unutabiliriz.