silahlandırmak

listen to the pronunciation of silahlandırmak
Turkish - English
to arm, equip with weapons
arm

They asked for permission to arm their ships. - Gemilerini silahlandırmak için izin istediler.

arm

They asked for permission to arm their ships. - Gemilerini silahlandırmak için izin istediler.

silâh
weapon

He used his umbrella as a weapon. - O, şemsiyesini bir silah olarak kullandı.

Weapons export was prohibited. - Silah ihracatı yasaklandı.

silâh
gun

Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town. - Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.

Guns don't kill people. People kill people. - Silahlar insanları öldürmez. İnsanlar insanları öldürür.

silâh
arm

The troops had plenty of arms. - Askerlerin bol miktarda silahları vardı.

We must consider the question of whether we can afford such huge sums for armaments. - Böylesine büyük bir silahlanma için paramızın olup olmadığı sorusunu göz önüne almalıyız.

silâh
arms

The export of arms was prohibited. - Silah ihracatı yasaklandı.

Americans have the right to bear arms. - Amerikalılar silah taşıma hakkına sahiptir.

silah
(Askeri) armour
silah
armor
silah
weaponry

Let there be an end to wars and weaponry. - Savaşlara ve silahlara bir son verelim.

silah
weapon

He used his umbrella as a weapon. - O, şemsiyesini bir silah olarak kullandı.

Barack Obama is aiming for an international ban on nuclear weapons, but is not against them in all wars. - Barack Obama, nükleer silahlarla ilgili uluslararası bir yasaklamayı hedefliyor, fakat tüm savaşlarda onlara karşı değil.

silah
arming

People have started arming themselves. - Millet silahlanmaya başladı.

silah
arm

Arms export was prohibited. - Silah ihracatı yasaklandı.

The troops had plenty of arms. - Askerlerin bol miktarda silahları vardı.

silahlandırma
armament
silah
gunshots
silah
gun point
silah
weapon, arm
silah
firearm

There are few legal constraints on the sale of firearms in the U.S. - ABD'de ateşli silah satışı üzerine birkaç yasal sınırlama vardır.

I don't have a firearm. - Bir ateşli silahım yok.

silah
{i} hardware
silahlandırma
arm

They asked for permission to arm their ships. - Gemilerini silahlandırmak için izin istediler.

silâh
gat

Tom held the hostages at gunpoint while Mary gathered the cash. - Tom, Mary parayı toplarken rehineleri silahla tuttu.

silâhlandırma
armament
silâhlandırma
arming
yeniden silahlandırmak
rearm
Turkish - Turkish
Silâhlı duruma getirmek
silahlamak
Silah
yarak
Silah
algu
Silahlandırma
(Hukuk) TESLİH
Silâh
cebe
Silâh
(Osmanlı Dönemi) ZİKE
Silâh
(Osmanlı Dönemi) HAŞHAŞA
Silâh
(Osmanlı Dönemi) VİZR
silah
Bir konuda etkili nesne, etken araç: "Bir maddi menfaate dayanmayan meselelerde rica ve niyaz en kuvvetli bir silahtır."- R. N. Güntekin
silah
Bir konuda etkili nesne, etken araç
silah
Savunmak veya saldırmak için kullanılan, başvurulan her şey
silah
Savunmak veya saldırmak amacıyla kullanılan araç
silahlandırma
Silâhlandırmak işi
silahlandırma
(Osmanlı Dönemi) teslih
English - Turkish

Definition of silahlandırmak in English Turkish dictionary

silah
(Silahlar) bir silah ateşlendiğinde bir yanık kokusu varsa size kimyalsal madde yayar
silahlandırmak
Favorites