She is never online, even during her vacation.
 - O, tatili sırasında bile asla çevrimiçi değil.
I'm just going to rest during the summer vacation.
 - Yaz tatili sırasında sadece dinleneceğim.
Tom sprained his ankle while hiking.
 - Tom yürüyüş sırasında ayak bileğini burktu.
While on the camping trip, Tom got dysentery.
 - Kamp gezisi sırasında, Tom dizanteri oldu.
He met many fascinating people in the course of his travels.
 - O, seyahatleri sırasında çok sayıda etkileyici insanlarla tanıştı.
Don't bring too much clothing when you travel.
 - yolculuk sırasında çok fazla giysi getirmeyin.
The orchestra makes discordant noises when tuning up.
 - Orkestra akort etme sırasında kulak tırmalayan sesler yapar.
Auto-destruct sequence was set.
 - Otomatik imha sırası kuruldu.
Auto-destruct sequence initiated.
 - Otomatik imha sırası başlar.
We queued up to get tickets for the concert.
 - Biz konsere bilet almak için sıraya girdik.
The queue is too long at the ticket office.
 - Bilet ofisinde sıra çok uzun.
Tom took a seat next to Mary on the bench.
 - Tom oturma sırasında Mary'ye bitişik bir koltuk aldı.
The boy sitting on the bench is Tom.
 - Sırada oturan oğlan Tom'dur.
His rank isn't high enough for that position.
 - Sıralaması bu pozisyon için yeterince yüksek değil.
He ranked fourth on a total of 56 runners.
 - O, toplam 56 koşucu arasında dördüncü sırada yer aldı.
Mr Miyake showed me lots of places during my stay in Kurashiki.
 - Bay Miyake Kurashiki'de kaldığım sırada bana bir sürü yer gösterdi.
Our friend finished the race in second place.
 - Arkadaşımız yarışı ikinci sırada bitirdi.
Tom sat two rows ahead of me.
 - Tom iki sıra önümde oturdu.
Tom and Mary usually like to sit in the front row.
 - Tom ve Mary genellikle ön sırada oturmaktan hoşlanırlar.
Let's learn the basic tags in order.
 - Temel etiketleri sırayla öğrenelim.
Tickets will be allotted in order of application.
 - Biletler başvuru sırasına göre ayrılacak.
Jane got too nervous when her turn came, and she blew her lines.
 - Jane sırası geldiğinde, ve sırasını kaçırdığında çok sinirlenir.
In this line of work, if you make a grim face the customers won't come.
 - Bu iş sırasında, sert surat yaparsan, müşteriler gelmez.
It was her turn at last.
 - Sonunda onun sırasıydı.
Jane got too nervous when her turn came, and she blew her lines.
 - Jane sırası geldiğinde, ve sırasını kaçırdığında çok sinirlenir.
Italy has two mountain ranges, the Alps and the Apennines.
 - İtalya'nın iki dağ sırası vardır, Alpler ve Apeninler.
There is one apple on the desk.
 - Sıranın üzerinde bir elma var.
There is a book on the desk.
 - Sıranın üstünde bir kitap var.
Form a straight line!
 - Düz bir sıra oluşturun.
Tom pitched six innings.
 - Tom altı vuruş sırası fırlattı.
Poetry consists of the best words arranged in the best order.
 - Şiir, en iyi sırada düzenlenmiş en iyi kelimelerden oluşur.
The recent frequency of earthquakes makes us nervous.
 - Şu sıralardaki deprem sıklığı bizi endişelendiriyor.
Tom usually sits in the back pew.
 - Tom genellikle arka sırada oturur.
Is it safe to eat raw fish during pregnancy?
 - Hamilelik sırasında çiğ balık yemek güvenli midir?
During the morning of March 20, 2015, a total solar eclipse will be visible from the Faroe Islands, located northwest of Scotland, and the Svalbard Islands, located east of Greenland.
 - 20 Mart 2015 sabahı sırasında tam güneş tutulması İskoçyanın kuzeybatısında yer alan Faroe adalarından ve Greenland'in doğusunda yer alan Svalbarg adalarından gözle görülebilir olacak.
Tom pitched six innings.
 - Tom altı vuruş sırası fırlattı.
I have occasional pains in the stomach.
 - Midemde ara sıra olan ağrılar var.
I am absent from school on occasion.
 - Ara sıra okula gitmem.
Some countries use ordinal numbers to count millennia, whereas others count them using cardinal numbers.
 - Bazı ülkeler bin yıllık dönemi saymak için sıra numaralarını kullanırken, diğerleri asıl sayıları kullanarak sayarlar.
During the strike, 35% of the trains will operate.
 - Grev sırasında trenlerin % 35'i çalışacak.
There is a bench in front of the train station.
 - Tren istasyonunu önünde bir sıra var.
We followed him single file till we reached the cabin.
 - Kulübeye yetişinceye kadar onu tek sıra izledik.
The students walked in a single file.
 - Öğrenciler tek sıra halinde yürüdüler.
Having misconceptions of what mathematics is is even more ordinary than not knowing how to spell my name.
 - Matematiğin ne olduğu ile ilgili yanılgıların olması ismimi nasıl heceleyeceğinizi bilmediğinizden bile daha sıradandır.
The bank collapsed during the recession.
 - Banka ekonomik durgunluk sırasında çöktü.
I got to the bank and luckily didn't have to get in line.
 - Bankaya gittim ve neyseki sırayla girmek zorunda kalmadım.