Yardımınız olmadan , o, başarısız olurdu.
- Ohne Deine Hilfe hätte er es wohl nicht geschafft.
Duman ateş olmadan da çıkabilir.
- Rauch kann auch ohne Feuer entstehen.
Kocaman bir dünyanın ufacık bir parçasısın sen. Sadece ufacık bir nokta, belki de daha ufak ve yinede dünya sensiz boş olurdu. İyi ki varsın.
- Du bist ein ganz kleiner Teil von einer ganz großen Welt. Nur ein ganz winziger Punkt oder vielleicht auch noch weniger, und doch wäre die Welt leer ohne dich. Schön, dass es dich gibt.
Sen her şey değilsin, ama sensiz de her şey bir hiç.
- Du bist nicht alles, aber ohne dich ist alles nichts.
O, siyahların şiddet olmaksızın eşit haklar için mücadelelerini kazanabileceklerine inanıyordu.
- He believed that blacks could win their fight for equal rights without violence.
Herhangi birinin yardımı olmaksızın onu yapabileceğimi düşündüm.
- I thought I could do it without anybody's help.
Biz o olmadan gitmek zorunda kalabiliriz.
- We may have to go without her.
O olmadan bunu yapamayız.
- We can't do this without her.
Tom Mary'nin onsuz yaşayabileceğini sanmıyor.
- Tom doesn't think Mary can live without him.
Bir pasaport, yabancı bir ülkeye giderken, onsuz gidemeyeceğin bir şeydir.
- A passport is something you cannot do without when you go to a foreign country.
Öncelikle sormadan sizin herhangi bir şeyinizi asla ödünç almam.
- I'd never borrow anything of yours without asking first.
Kataloglardan sipariş verme evden ayrılmanızı gerektirmeden size zaman para kazandırır.
- Ordering from catalogs saves you time and money without requiring you to leave the house.
Dışarıda hava çok soğuk, ceketsiz üşüteceksin.
- It is very cold outside. You'll catch a cold without a coat.
I can't live without TV.
- Ich kann ohne Fernsehen nicht leben.
I can't live without a TV.
- Ich kann ohne Fernsehen nicht leben.